Güncel

Biz Üç Kişiydik.

Sene 1971 di Kocaman köyde biz üç kişiydik. Herkes uyuyorken biz uyanmıştık. Ülkemiz işgal altındaydı, insanlarımız esir edilmişti, dilimiz Kültürümüz yasaklanmıştı. Hepimiz sefalet içinde yaşıyorduk.Uyuyanlar, uyanmak bile İstemiyorlardı.

Selim Çürükkaya / Bu gün sabahın erken saatlerinde ormanda yürüyüş yaparken, telefonuma bir mesaj düştü,  yavaş tempoda yürürken mesaja baktım. Gözlerim karardı, hıçkırıklar boğazımı tıkadı. Arkadaşım Ahmet Kasımoğlu yaşamını yitirmişti.

Parmaklarım telefon tuşları üzerinde ağlamam eşliğinde şu satırları yazdı: Şu anda ormanda yürürken yaşamını yitirdiğini öğrendim, göz yaşlarım dökülürken yazıyorum; ilk öğretmenimi, ilk yol gösterenimi, sağ duyumu, sabrımı, efendiliğimi ana dilimi yitirdim. Serok (Ahmet’in oğlu) başınız sağ olsun” dedim.

Ve Almanya’nın ormanları içinde yalnız başıma ağlayarak yürüdüm. Geçmişim bir bir ormanların arasında canlanıverdi. Ve ben geçmişimle birlikte yürürken göz yaşlarımın görünmez vanasını açtım.

Sene 1971 di kocaman köyde biz üç kişiydik. Herkes uyuyorken biz uyanmıştık. Ülkemiz işgal altındaydı, insanlarımız esir edilmişti, dilimiz kültürümüz yasaklanmıştı. Hepimiz sefalet içinde yaşıyorduk.
Uyuyanlar, uyanmak bile İstemiyorlardı.

Üç kişi dediğim, biri Mehdi Özsoy, biri Ahmet Kasımoğlu, diğeri ben Selim Çürükkaya idik. Mehdi ile Ahmet on yıl kadar benden büyüklerdi. Mehdi daha 1968 yılında eski Köyümüz Tuunst’un adı, ikizgöl köyü olarak değiştiğinde; bunlar, köylerin, nehirlerin, şehirlerin dağların adlarını Türkleştirerek “Kürt yoktur” diyecekler demişti. Ahmet, bizden gizli olarak Kürdistan ile ilgili kitaplar okumuş, Melle Mustafa Barzani ile ilişkide olanlarla ilişki kurmuştu.

Ve üçümüz, ülkemizin sömürge olduğunu anladığımızdan, bizim gibi sömürge olan ve o sömürgecilere karşı mücadele veren ülkelerin tarihini okur, bize lazım olanları alır, çevremizde yayardık. Mehdi şiir yazardı anamın dilinden. Bize okurdu gizliden.

Ahmet sabırlıydı, kılı kırk yarardı. Ağzı sıkıydı, düşmanı iyi tanırdı, derinden giderdi.

Bingöl’de “BinGenç” adında bir dernek vardı. Oraya uğrardık. Memleket sorunlarını tartışırdık. İnsanları uyandırmaya çalışırdık. Mehdi “uyku derin, ceviz ağacı gölgesinde uyumuş, zehirlenmiş gibidirler” derdi.

Ben Bingöl’den Dersim’e öğretmen okulunu okumaya gittim. Ahmet Ziraat Mühendisi oldu. KDP ile gizli ilişkilerini sürdürdü. Yönetim kademesine kadar yükseldi. Mehdi köyde kaldı, Şair oldu, anamın dilinden yazdığı şiirlerini, sakladı, kasetlere okudu gizledi.

12 Eylül Askeri darbesi döneminde ben Diyarbakır cezaevinde tutukluyken Sevgili Ahmet’in tutuklandığını, Mehmet Sıraç Bilgin ve Ali Dinler ile birlikte Diyarbakır cezaevine getirildiklerini, 36. koğuşta işkenceden geçirildikten sora 39. Koğuşa götürüldüklerini duymuştum. Zaman kötüydü, aramız da bir duvar kadar uzaklık vardı. Onu görmem veya sormam imkansızdı. Üç yıl birbirimize, bir adım kadar yakınlıkta, 100 bin kilometre uzaktaymışçasına uzak yaşadık. Çığlıklarımızla birbirimize ulaştık, ama göremedik birbirimizin yüzünü.

1989 tarihinde Ceyhan cezaevinde tutukluyken ziyaretime geldiğinde bir hayli üzgündü, moral vermeye çalıştım, şikayetçiydi, “gençlerin cenazelerini dağlardan toplamaktan bıktım, yüreğim kaldırmıyor, başka bir yol bulunmalıdır”diyordu.

1991 Yılında Bartın cezaevinden tahliye olup köyüme doğru Diyarbakır’dan yola çıkarken, Genç ile Diyarbakır arasındaki dağlık bir bölgede araba konvoyu ile karşıladı beni. Mehdi köyü terk etmiş, İstanbul’a yerleşmiş, içine kapanmış, şiir yazıyordu. Benim için ise “Selim suyun çok derinlerine gitti” diyormuş.

Ahmet Kürt siyasetinde çoğu şeyin kötü gittiğini görünce ve düzeltmenin zor olduğunu kavrayınca, geleceği kurtarmanın peşine düştü. Kendi ana dili üzerinde çalışmaya verdi kendisini. Ziraat Mühendisi olduğu için, doğayla yakınlaştı. Zazaca, Kurmanci, Latini Türkçe çiçek ve ot isimlerini topladı. 1168 sayfalık bir sözlük yazarak bir dilin ölümsüzlüğünü sağladı.

Zazacanın Ömer Hayamı Mehdi de aynı şeyi yaptı. Şiirlerini yazmayı sürdürdü. Yaşamını yitirmeden birkaç gün önce, sakladığı bütün eserlerini eşine teslim etti ve o şiirlerle hem kendisini ölümsüzleştirdi, hem de soyu tükenmekte olan bir dile yeni çocuklar kazandırdı.

İki arkadaşım böyle insanlardı. Ben onlarsız kaldım. Uzak ve yalınız. Her ikisinin de cenazelerine katılmadım.

Uzak uzak ağladım sadece..

Ülkemizi kurtaramadık, gelecek nesillere hikayelerimizi, şiirlerimizi, sesimizi, sedamızı ve direnişlerimizi bıraktık..

Güle güle keke Ahmet,
Güle güle, için rahat gitmedin biliyorum.

Ma sek, çı ma destra umé ma kerd.
La zalimeöw xayin mara cihat vicey
Peré yın, gend yın, fend yın mara zafıb
Mılete ma dumun yınra fehm nıkerd.

Xatırub tüı mereq mek çendra ser peyra iz ha yenu.

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Başa dön tuşu