Kafdağındaki Filozof Üzerine — Yaşar Kemal’in Anlatı Havasında Bir Eleştiri
Selim Çürükkaya’nın Kafdağındaki Filozof kitabı, insanın içine çöreklenen o kadim soruların, yüzyıllardır alev alev yanıp da bir türlü sönmeyen hakikat arayışının peşine düşen bir metin. Kitap, tıpkı dağların ardına geçip de kendi gölgesinin sesini dinleyen bir yolcuyu andırıyor.
Çürükkaya, hikâyesini anlatırken yer yer soğuk taşlara çarpan bir su gibi berrak; yer yer de dağın yamacında uğuldayan rüzgâr gibi sert ve sabırsız. Bu yanıyla kitabın dili, okuru hem düşünmeye hem de yürümeye zorlayan bir patikaya benziyor.
Ama bu yürüyüş, bazen çok dik bir yokuşa dönüşüyor. Yazarın aktarımı, kimi bölümlerde felsefenin ağır taşlarını üst üste koyarken gereğinden fazla yükleniyor; okur da o taşları sırtında hissediyor. Hikâye, zaman zaman kendi içine kıvrılıyor; anlatının özü kaybolmasa da, iz sürdüğün yol bir anda sisleniyor.
Yine de kitap, insanın kendi Kafdağı’nı araması gerektiğini hatırlatan bir yürek çağrısı taşıyor. Çürükkaya, kimi yerde bir bilgenin içe işleyen sözlerini, kimi yerde bir yolcunun ağır adımlarını duyuruyor. Bu yönüyle, insanın iradesiyle kaderi arasındaki o kadim kavganın izini sürüyor.
Sonuç olarak, Kafdağındaki Filozof, eksikleriyle, yoğunluğuyla, parlayan düşünce taşlarıyla birlikte, okuruna şu soruyu sorduruyor:
“İnsan kendi dağından ne zaman iner, ne zaman tırmanır, ne zaman da orada kalır?”
Bu sorunun yankısı, kitabın en kıymetli yanı olabilir. İsteme adresi: selimcurukkaya@hotmail.de




