Şeyhim hayata gözlerini yumdu
Bu sorunun cevabı bulunamıyordu.Bir ara evine kapandı.Hiç dışarı çıkmazdı.Kimseyle de konuşmazdı.Şiir yazardı, yazardı ve yırtardı.Evinde kocaman bir kılıcı vardı.Bir gece onu kınından çıkardı.
Selim Çürükkaya / İlk hocam oydu.
Felsefeyle ilgili derslerimi ondan almıştım.
Haksızlıklara karşı baş kaldırmayı ondan öğrenmiştim.
Namık Kemal gibi bir adamdı
Simsiyah bir sakalı vardı
Alnında ışıklar parıldardı.
İnsanın ciğerine işleyen şiirler yazardı
Yazar bize okur, sonra yırtar atardı.
Hala bilmem bunu neden yapardı!
Bir keresinde kendisine sordum
Neden yazıyorsun ve yırtıp atıyorsun? Dedim
Bana “babam kalp hastası, duyarsa bunları gider” dedi.
Ama babası vefat ettikten sonra da yazdı ve yırttı.
Yasaklanmış bir dilden yazardı şiirlerini
Dizeleriyle zazakiyi ölümsüzleştiriyordu sanki
Ama neden yırtıyor ve atıyordu?
Kendisinden mi, devletten mi korkuyordu?
Bu sorunun cevabı bulunamıyordu.
Bir ara evine kapandı.
Hiç dışarı çıkmazdı.
Kimseyle de konuşmazdı.
Şiir yazardı, yazardı ve yırtardı.
Evinde kocaman bir kılıcı vardı.
Bir gece onu kınından çıkardı.
Evinden dışarı çıktı
Önce köyün şeyhi, ardından köyün ileri gelenleri aleyhine konuştu.
Köylülere açıkça küfür etti
Ulan niye öpüyorsunuz şeyhin eteğini?
Ulan neden boyun eğersiniz ağalara?
Sizde onlar gibi çıplak geldiniz, kefenle gidersiniz!
Neleri varki onların sizden fazla?
Böyle söylene söylene köyün bir başından diğer başına kadar yürüdü.
Elindeki kılıcı salladı
Kimse tek bir söz söylemedi
Geri evine gitti, kapıları kapattı
Eline kalemi aldı
Şiir yazdı
Bu olaydan birkaç gün sonraydı
Bu şiiri bize aktardı.
Aramızda otuz beş yıl kaldı
Aklım şiiri unutmadı:
WELAT
Welat Eslî ya ez yew Kerem û
Dêrd mi girûn o in çi werem û
Nî sencîyeno pey tonun xirem û
Ez kowtû mîyûn behr belûn elem û
Xelas yew awka ez zaf bîyû teyşû
Çow cey mi weş nîyû her cey mi rîşîyû
Xebêr nezûnûn mûnenî şîşû
Ax ley felekê wa key tu veyşû
Ez ha bela wa bela ho min a
Ez sinî in tûzbûn gen ken in lawa
Verg kowt mîyûn buelû kutik nilawa
İn sinî heyat sinî dinya wa
Qey hûn mi nînû in şewûn dergû
Xayîn û zalim kowt mîyûn vaşûn mergû
Welat kowt dêst kutikûn vergû
İn sinî heyat ewr hêq ma merg û
Zazaki yazılan bu şiir hem memleketin halini anlatır
Hem de o dili ölümsüzleştirir.
Bu gün ozanların dilinde lawıktır.
Hayata gözlerini yummadan önce mutlaka dinlemiştir.
Ama CD nin üzerinde lawık’ ın şeyh Hüsni’ ye ait olduğunu okuyunca belki de kızmış veya gülmüştür.
Umarım Ozan Rezan bir gün hatasını düzeltecektir.
Neyse geçeyim bu bölümü, Şeyh Mehdi’ yi anlatmaya devam edeyim
1978 lerden sonra göremedim onu
O evine kapandı ben köyümü terk ettim
O evinde gönüllü hapisken
Ben D.Bakır zindanına zorunlu düştüm.
Anneme moral verdi, günler ve gecelerce haklı davamızı anlattı .
Bir gün geldi, kardeşlerimin tümü dağa çıktı.
Bu ara şeyh Mehdi bizim eve uğradı:
Annem onu görünce: “la tüı diy efendi, qıc mı püır biy her kot kuey?” dedi.
Şeyh Mehdi güldü “öyle deme, senin çocuklar akıllıdır, eşeklerin yeri ahırdır, dağlar yiğitlerin yeridir” dedi.
Deler ki ardan birkaç yıl geçti
Bu kez şeyh Mehdi’ nin çocukları dağa çıktı
Bu haberi duyduğunda yüreğinden vuruldu
Bizim eve doğru yola koyuldu
Annemle karşılaşınca: “Wulay qıc tüiz kıc miz her lac herun” dedi.
Ve sustu şeyhim
Ne yaptı, ne yazdı, dertelerini nasıl anlattı, bilemiyorum
1992 yılında büyük oğlu Şirhat dağda vuruldu.
Yollara düştü Mehdi, dağ taş dolaştı
Oğlunun cenazesini bulamadı şeyhim
Ve içine kapandı, küçük oğlu hapse düştü
Dertleri ağrı dağını aştı!
Yazdı mı şeyhim, yazdıklarını bir yerlere sakladı mı?
Bilemiyorum!
Dün duydum ki şeyhim vefat etmiş!
Ne yapacağımı şaşırdım.
Oturdum, düşündüm ve ağladım.
Ardından bilgisayarımı çalıştırdım
Ve bu satırları size yazdım
Sesli olarak dinlemek isterseniz aşağıdaki linki tıklayınız:
http://www.nurhakdagi.net/modules.php?name=youtube&file=read&id=65