Aysel’in hesabını Ayten’ den sormak!
Selim Çürükkaya / Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, 12 Aralık 2011 tarihinde Dersim’li Hıdır Öztürk’ü dinledi. Komisyona: ”Ben gözleri çıkarılmış, kulakları kesilmiş, vücudu parçalanmış bir kızın babası olarak buradayım” diyerek 27 Yaşındaki bekar kızının kaçırılıp nasıl öldürüldüğünü anlattı. Öztürk’ün kamisyona verdiği ifadesi, kamuoyunda büyük bir yankı uyandırdı. Olayın duygusal boyutu ön plana çıktı.
Ve öyle görülüyor ki; Ayten Öztürk davası yargıya taşınacak. Bundan dolayı ben, olay ile ilgili bildiklerimi kamuoyu ile paylaşmak istiyorum.
Ayten Öztürk’ ü anlatmadan önce, Aysel Öztürk’ ü anlatmam lazım. Çünkü Aysel Öztürk Ayten Öztürk’ün ablasıdır ve “Ayten” “Aysel”den dolayı öldürülmüştür. Aysel Öztürk Tunceli öğretmen okulu mezunudur. 1979 Kasım ayında Urfa Mardin karayolunda yapılan bir aramada, arabada bulunan bazı illegal belgeler gerkçe gösterilerek tutuklanmıştır.
12 Eylül darbesinden dolayı 7. Kolordu sıkıyönetim mahkemesinde PKK üyesi olmaktan yargılandı. Maruz kaldığı işkencelerden dolayı hastalandı. 1983 tarihinde işkencelerin son bulması için kırk dokuz gün ölüm orucunda kaldı. 1986 yılında suçsuz bulunarak tahliye edildi. Ağır hasta olduğu için Bingöl’de hastahaneye kaldırılarak ameliyata alındı. On gün sonra taburcu edildi. Evde hasta yatağında yatarken, tekrar göz altına alındı, burada ölümle tehdit edildi. Serbest bırakılınca, bir daha tutuklanmamak için dağa çıktı. 1986 yılından 1990 yılına kadar Diyarbakır, Dersim ve Bingöl dağlarında gerilla olarak kaldı. Onun bu durumu Tunceli askeri, mülki ve adli çevreleri tarafından biliniyordu.
Aysel Öztürk’ün babası Hıdır Öztürk, 1991 Yılında Tunceli’ de, özel idarede şef olarak çalışıyordu. 1992 yılının başında Tunceli bölgesi jandarma komutanıyla bayramlaşmaya gitti. Elini uzatıp komutanın bayramını kutlamak istedi, fakat jandarma bölge komutanı, kendisine uzanan Hıdır Öztürk’ ün elini tutmadı. Yüzüne bakarak: ”senin kızının cesedini yere sermeyene kadar seninle bayramlaşmam” dedi.
Bu olaydan bir müddet sonra, yani mayıs 1992 de Hıdır Öztürk ve üç kızı Tunceli alay komutanı Ahmet Yıldırım tarafından alay komutanlığına çağrıldılar.
Hıdır Öztürk, ün en büyük kızı Ayten Öztürk 27 yaşındaydı. Tungaş fabrikasında sekreter olarak çalışıyordu. Yapı gereği masum, çekingen bir kızdı, hiç bir siyasi örgüt ve partiyle direkt / indirekt bir ilişkisi yoktu. Öztürk’ün ikinci kızı Yeter, toprak su işlerinde muhendis olarak çalışıyordu. Oda ablası gibi siyasetten uzaktı. En küçük bacılarının adı Makbule idi, oda Tunceli de hemşire olarak görev yapıyordu.
Hıdır Öztürk bu üç kızını yanına alarak Tunceli Alay Komutanının makamına gitti. Alay komutanı burada onları, sakallı bir “polis memuru (1)” ile tanıştırdı. Albay Ahmet Yıldırım’ın izahatlarına göre sakallı “polis memuru(1)”nun adı ”Mahmut”tu. İşte bu polis memuru “Mahmut bey” Hıdır Öztürk’ ün kızlarının, adlarını, soyadlarını, oturduğu adresleri, kullandıkları telefonların numaralarını öğrenip bir deftere yazdı , işleri bitince Alay Komutanı: ”Tamam gidebilirsiniz, mal ve can güvenliğiniz devletin güvencesindedir” deyip onları evlerine yolladı.
Polis memuru “Mahmut bey”in resimleri çok sonraları, jitem elamanı “Yeşil “lakabıyla Türkiye gazetelerinde yayınlanınca; Hıdır Öztürk ve iki kızı ”Yeşil” olarak bilinen kişinin Tunceli Alay komutanının makamında kendilerini soruşturup adreslerini alan “Mahmut Yıldırım” olduğunu anladılar.
1992 Mayıs ayında Tunceli Alay komutanlığında yapılan bu görüşmeden hemen sonra, haziran 1992 de Hıdır Öztürk’ün hemşire kızı Makbule’nin Kars ili Digor ilçesinin bir köyüne sürgünü çıktı. Muhendis kızı Yeter Çankırı’ya sürüldü. Tunceli’ de kalan kızı Ayten Öztürk ise 27 Temmuz 1992 tarihinde akşama doğru, saat 17,30 da beyaz reneo bir arabayla dört kişi tarafından kaçırıldı.15 gün sonra Elazığ asri mezarlığına yakın bir arsada, eli dışarıda kalmış şekilde gömüllü olarak bulundu.
Hıdır Öztürk öyle bir hale getirilmiş ti ki, korkusundan hiç bir devlet kapısına baş vuramadı. Özel idarede şef iken, dönemin Tunceli valisi Aslan Yıldırım (Yasemin Çongar’ın kulakları çınlasın,”yıldırımlar yaratan bir halkın afadıyız” mısrasına gönderme yaparak, Yeşil olarak bilinen Mahmut ”Yıldırım” ile, Tunceli alay komutanı Ahmet ”Yıldırım’” ı saymıştı. Oysa iki ”Yıldırım”ın üçüncü bir suç ortağı daha vardı, onun da adı ”Aslan”, soyadı ”Yıldırım”dı.) hakkında kısa bilgi aktarmak gerekirse: 1939 yılında Elazığ’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini burada tamaladı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesine girdi ve 1967 yılında mezun oldu. Bir çok ilçede kaymakamlık yapınca, İstanbul Vali Yardımcılığı görevine atandı. Bir süre de Üsküdar Kaymakamlığı görevinde bulunduktan sonra Artvin Valiliği görevine atandı. Ardından Tunceli Valiliği görevinde bulunan Vali Aslan YILDIRIM, daha sonra Merkez Valiliğine oradan Kahramanmaraş Valiliği görevini yürüttü. Kürt düşmanı bir kafa yapsına sahipti. Mahmut Yıldırım ile ayni ideoalojiy paylaştığı kesin gibidir. Tunceli özel idare şefi Hıdır Öztürk bu valinin emrinde çalışan biri olarak kızı kaçırılıp parçalanınca, Vali ona baş sağlığı dilemediği gibi onu düşman olarak değerlendirdi. Ve onu Özel idarerenin lojmanından atmak için bizzat kendi imzasını taşıyan resmi bir yazı yazdı. [1]
İşte bu Vali Yıldırım, Alay Komutanı Yıldırım ve tetikçi Mahmut Yıldırım, bunların bir üstü, adına henüz ulaşamadığım Tunceli bölgesi jandarma komutanı bir ekiptirler. Nereden biliyoruz bunların bir ekip olduğunu? Tunceli bölge komutanı, bayram gününde kutlama sırasında Aysel’in babasıyla bayramlaşmayarak, ”senin kızının cesedini yere sermeyene kadar seninle bayramlaşmam” diyerek düşmanlığını açıça ilan etmişti. Onun bir altı Alay Komutanı Ahmet Yıldırım, bir bahane yaratarak Hıdır Öztürk’ün kızlarını alaya çağırarak, tetikçi Mahmut Yıldırım’a göstermiş, adreslerini katile vermişti. Mahmut Yıldırım, Ergenekon veya Jitemden aldığı emir gereği Ayten Öztürk’ ü kaçırmış ve hunharca katletmişti. Bunun iki önemli kanıtı vardı. Birincisi Jitemci Cem Ersever öldürülmeden bir müddet önce gazeteci Soner Yalçın’a verdiği röportajda ”Tunceli de Ayten Öztürk’ü Yeşil ve ekibi kaçırdı” dedi. İkincisi, şu anda İsveç’in başkenti Stockholm de oturan Jitem’ in eski elemanı Abdulkadir Aygan: ”Yeşil, yani Mahmut Yıldırım ve yanındakiler, Tunceli’den Ayten Öztürk’ü bir arabayla alıp Diyarbakır jitem lojmanlarına getirdiler, bir kaç gün orada bir hücrede tutklu kaldı, sonra aynı arabayla alıp götürdüler”dedi.
Üçüncü Yıldırım, yani Tunceli Valisi Aslan Yıldırım, alay komutanıyla Hıdır Öztürk ve kızlarının görüşmesinden sonra Hıdır Öztürk’ün iki kızını Tunceliden sürgün etmişti, birini Digor’un bir köyüne, diğerini de Çankırı’ya göndermişti. Bununla yetinmemiş, resmi bir yazı yazarak Hıdır Öztürk’ün kaldığ evi terk etmesini istemişti. Bu durumu artık kaldıramayan Hıdır Öztürk emekliye ayrılmıştı.
Özet olarak Hıdır Öztürk’ün büyük kızı Aysel 1980 1986 yılında Diyarbakır cezaevinde gördüğü zulümden dolayı dağa çıktı. Hastalandığı için 1991 tarihinde Avrupa ya gitti. Aysel’i bir türlü yakalamayanlar, onun intikamını kız kardeşi Ayten’ den almaya karar verdiler. Türkiyede o dönemlerde öyle bir devlet, öyle bir irade vardı ki, Ali’ nin hesabı Veli’ den sorulurdu. Gerekçeleri hazırdı; çünkü Ali ile Veli arasında hayli harf benzerliği vardı. Tıpkı Aysel ile Ayten adların adlarında olduğu gibi. Her ne kadar onların kanununda ”suç bireyseldir” diye yazıyorduysa da, o coğrafyada kanunlar çoktan rafa kaldırılmıştı. İçinde silahlı adamlar gizleniyor gerekçesiyle suçsuz günahsız kocaman ormanlar ve bu oramanlarad yaşayan binlerce canlılar yakılmıştı.”Teröristi sınırdan geçirmişler”gerekçesiyle, dua eden selavat getiren köyün bütün erkeklerine bok yedirilmişti. Cemaaten kuşkulanıldığı için imamlar öldürülmüştü..
Konu: Tahsis edilen konut
TC. Tunceli ili özel idare müdürlüğü
Hıdır öztürk: şef
Tunceli.
Mülkiyeti özel idare müdürlüğüne ait olan ve tarafınıza tahsis edilipte hala oturmakta olduğun konutta 5 yıldan fazla kaldığından 20946 sayılı kamu konutları kanunu ve kamu konutları yönetmenliği ilgili hükümleri gereğince boşaltılarak anahtarının İl özel Müdürlüğüne teslim edilmesini rica ederim.
Tunceli valisi Aslan Yıldırım.
Mühür ve imza.
Resim. Ayten Öztürk
Not. Bu makalenin başlığı, Sayın Bayram Ayaz’ ın önerisyile tarafımdan değiştirildi.