Göremediklerim
‘Ben Dolmabahçe mutebakattını tanımıyorum, Kürt sorunu yoktur’ Seçimler öncesi idi, Erdoğan veya AKP hükümeti, Öcalan’ın açıkça ret edildiğini görmüştü. Ve derhal Öcalan’ı buz dolabına koyup savaş hazırlıklarını hızlandırmıştı.
Selim Çürükkaya / Yaklaşık olarak on beş yıldır, makale yazıyorum, yazdıklarım kaç kitap tutar orasını bilemiyorum.
Bu on beş yıl zarfında yazdıklarım arasında birbirleri ile çelişen düşüncelerim olmuş mu?
Veya birbirini çürüten düşünceler ileri sürmüş müyüm?
Elbette yanılgılarım ve eksikliklerim olmuştur. Okuyucularımın bu konudaki eleştirilerini beklerim.
Göremediklerim Ama ben kendim iki tespitimin neden gerçekleşmediği hakkındaki düşüncelerimi izah etmek isterim:
Birinci tespitim şuydu: Pek çok makalemde mevcuttur:
‘Öcalan AKP’nin kontrolünde olduğu müddetçe, artık silahlı çatışmalar çıkmaz!’
İkinci tespitim:
‘HDP liler; ‘biz seni başkan yaptırmayacağız’ deyip seçim propagandasıyla, oyları alıp barajı geçerlerse; AKP ile birlikte yeni anayasayı yapıp, Recep Tayip Erdoğan’ı başkan yaparlar!
Mevcut durumda, Öcalan AKP’ nin kontrolünde olmasına rağmen, Kürdistan şehirlerinde çok ağır çatışmalar sürüyor!
Seçimden sonra HDP, barajı aştı, HDP ile AKP nin oyları, yeni bir anayasayı yapmaya ve Recep Tayip Erdoğan’ı başkan seçtirmeye yeterli olmasına rağmen, ne AKP ile HDP yeni bir anayasa yapmak için bir araya geldi, ne de Recep Tayip Erdoğan’ı başkan yapma durumu söz konusudur!
Peki, benim tespitlerim neden tutmadı?
Ben neyi hesaba katmadım veya neyi görmedim?
Son iki yılda Iran’ın bölgede nasıl bir güç olduğunu hesaba katmadım, İran’ın bölgedeki rolünün ne kadar arttığını hesaplamadan yorumlar yaptım.
Oysa İŞİD’ e karşı mücadeleden dolayı İran, Irak yönetimi, Suriye rejimi, Hizbullah’ tan dolayı Lübnan’da sözü tam olarak geçerli oldu.
İran’ın rolü bununla da sınırlı değildir, İran rejiminin kontrolü, Qandil, Süleymaniye ve Suriye Kürdistan’ı üzerinde de mevcuttur.
İran saydığım bu merkezlerle bir cephe gibi hareket ediyor. Şia cephesi olarak adlandırılabilecek bu yapıya, günümüzde Rusya’yı da eklemek gerekmektedir.
Bu gün İran’ın 35 bin Asker ile Bağdat ta, 20 bin asker ve güdümündeki Hizbullah ile Şam rejimin,n yanında yer aldığını okuduğumuz haberlerden biliyoruz.
Peki, İran, Irak, Şam rejimi ile birlikte hareket eden Qandil ve PYD, İran’ın karşısındaki cephede yer alan AKP’ nin kontrolündeki Öcalan’ı dinler mi?
Dinlememeleri doğaldır!
Bakın bu dinlememe nasıl oldu! 2 Mart 2015 Tarihinde Hürriyet gazetesinde yayınlanan ve ‘Dolmabahçe mütabakatı’ olarak adlandırılan metin, HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder tarafından Kameraların karşısında okunurken,
http://www.hurriyet.com.tr/10-madde-diyor-ki-28334292
Abdullah Öcalan’ın MİT ve DHP’ liler aracılığı ile Qandil’e illettiği talimat, orada okunmuştu.
Öcalan bu talimatta özet olarak; ‘bu mutabakattan sonra, bir kongre toplansın, Türkiye’ye karşı silah kullanmama kararı alınsın, Türkiye’deki silahlı birimlerin tümü yurt dışına çekilsin’ diyordu.
Başkanlık konseyinin Öcalan’a yanıtı gecikmemişti.
Mutebakatta sıralanan on madde, pratikte gerçekleşmeyene kadar, kongreyi toplamamız ve istenen kararları almamız mümkün değildir.
Bu karar Öcalan’dan önce Erdoğan’a iletildi. Ve Erdoğan’ın tepkisini Türk TV lerini izleyen herkes hatırlıyor:
‘Ben Dolmabahçe mutebakatını tanımıyorum, Kürt sorunu yoktur’ Seçimler öncesi idi, Erdoğan veya AKP hükümeti, Öcalan’ın açıkça ret edildiğini görmüştü. Ve derhal Öcalan’ı buz dolabına koyup savaş hazırlıklarını hızlandırmıştı.
AKP ile Öcalan’ın maskeli balosu, Paris katliamı (Sakine Cansız ve iki arkadaşının katledilmesi) İle başladı, Suruç katliamı (34 kişi öldürüldü 100 den fazla kişi yaralandı) ile sona erdi.
Bir katliam ile startı verilen, başka bir katliamla sona eren bu süreç için çok şey yazdım.
Bundan dolayı bu konuyu geçeceğim.
Ama Suruç katliamı ile Hükümet terörü tırmandırmış, artık Öcalan’ ı dinlemeyen KCK karşılık vererek tam bir savaş ortamına girilmişti.
Bu durum, İrak ve Suriye’ de süren aynı yıkıcı özellik taşıyan savaşın, Kürdistan’ın bir bölgesine yayılması demekti.
Öcalan’ a değil, Qandil’e kulak kesilen HDP, Türkiye’deki Kemalist kesimin kulvarında AKP ye meydan okumuş ve barajın üstüne çıkarak aslında bir zafer kazanmıştı.
Bölgedeki savaşın Kürdistan’ın bir bölümüne yayılacağını gören AKP, savaş ortamında ikinci bir seçim yaptı ve tek başına iktidar oldu. Öcalan’ı değil, Qandil’i dinleyen HDP yi acımasızca cezalandırdı, ne onunla hükümet kurmak istedi, ne onunla bir anayasa yapmaya yana oldu. Kısacası Kuzey Kürdistan’da devam eden savaşı, Irak ve Suriye’de süren savaştan ayrı tutamayız.
Bu savaşın bir tarafında İran bir tarafından Türkiye vardır.
Qandil İran’ın elinde, Öcalan ise AKP nin elinde kalmıştır.
Dikkatle okuyamadıklarım veya hesaba katamadıklarım bunlardı.
Umut ederim ki; biz Kürtler At ile Katırın kavgasında ayak altında ezilmeyiz