Devrim öldü – Orhan Aydın 3
M.Hayri Durmuş beton bir sekinin üzerinde bir deri bir kemik kalmıştı. Saçı sakalına karışmıştı. Ölüm orucu yoldaşı Kemal Pir' in son isteğini yerine getirmek için türkü, söylemişti........
Selim Çürükkaya / Geçmişi yavaş yavaş hatırladı.
Zalimleri,
Onların zulümlerine karşı baş kaldıran mazlumları.
Arkadaşları canlandı gözlerinin önünde tek tek.
Kemal Pir, gözlerini yitirmişti ölüm orucunda.
Ama en güzel sözlerini söylemişti ondan sonra.
M.Hayri Durmuş beton bir sekinin üzerinde,
Bir deri bir kemik kalmıştı.
Saçı sakalına karışmıştı.
Ölüm orucu yoldaşı Kemal Pir’in son isteğini yerine getirmek için türkü
söylemişti.
Ve arkadaşlarına verdiği sözleri hatırlamıştı.
Zulüm gören herkesin bakışları sırtına çakılmıştı.
Şehirler ona dar gelmeye başlamıştı.
Hiç kimseye sezdirmeden dağa çıkmıştı.
Uzun bir yolculuktan sonra Şam’a varmıştı.
Yol güzergahında acayip durumlarla karşılaşmıştı.
Köleliği çağrıştıran sözler dinlemişti.
Kendilerini özgür sananların gözlerinde, esareti görmüştü
*****************************************************************
İlk hayal kırıklığını“Serok”olarak bilinenin evinde yaşamıştı.
Üç kişiydiler,
Bir odada oturuyorlardı.
Biri içeri girdi,
“Serok“olarak bilinen adamın kulağına eğildi.
Bir şeyler söyledi.
“Serok“olarak bilinen adamın gözleri sevinçten büyüdü.
Yerinden fırladı,
Şaşı gözleri fıldır fıldır döndü.
Bir elini kaldırarak diğer elinin içine vurdu.
Gözleri hazla doldu.
“Bir alçak daha gitti“diye bağırdı.
“Bana karşı gelirsin ha!”dedi.
Bunun ardından yaptığı açıklamalardan,
Öldürülen kişinin M.Cahit Şener olduğunu anladı Orhan.
Zulüme karşı onunla birlikte ölüm orucuna yatmışlardı.
Altı gün su bile içmemişlerdi,
Kırkbeş gün ise yemek yememişlerdi.
Zalim Esat Oktay Yıldıran onların karşısında diz çökmüştü.
Bu kahraman arkadaşı şimdi “Serok”olarak bilinenin emriyle öldürülmüştü.
Ve “Serok“olarak bilinen kişi, bu ölüm haberi karşısında büyük bir zevke kapılmıştı.
Karşısında göbek atıyordu!
Orhan, aha orada gerçeğin duvarına çarptı.
Tek kelime konuşmadı.
Bir şey de sormadı.
Başını önüne eğdi ve düşünmeye başladı.
******************************************************
“Serok”olarak bilinen kişi, Orhan’ın suskunluğu karşısında ürktü.
Bildiği bütün yalanları tek tek döktü.
Ama Orhan’ın kıblesi gerçeğe dönüktü.
Bir gün sonra”akademi“olarak adlandırılan yere ulaştı.
Burası Diyarbakır zindanı kadar dardı.
Yeminler, marşlar dualar vardı.
Diyarbakır zindanında Mustafa Kemal,
Burada ise“Serok“olarak bilinen vardı.
İşkenceleri ise aynı markaydı.
Birincisinde Kürtler“Kemalist değillerdir”diye öldürülüyordu.
İkincisinde “Kürtler Kemalisttir” gerekçesiyle ortadan kaldırılıyordu.
Orhan bütün bunlara tanık oldu.
Yunus sabrıyla olan bitenleri izledi.
Diyarbakır zindanında zulme karşı direnenler,
Burada“suçlu konumundaydı”
Zindanda boyun eğenler, zalimlerle birlikte çalışanlar,
Burada “komutandı.”
Bu çelişkiler uçurumunda aylarca dolandı.
*************************************************************
Sonra”Botan“a gerilla olarak yollandı.
Orada partinin tarikata dönüştüğünü öğrendi.
Militanın, gözü kör mürit haline evrildiğini gördü.
“Serok“olarak bilinen kişinin ise; satılmış biri olduğunu kavradı.
Ne yapacaktı?
Haksızlığa, zulüme, zalime karşı ne yapılırdı?
Öğretmeni Kemal Pir ve M. Hayri Durmuş’tan öğrenmişti,
Haksızlığa karşı ölüm orucuna yatacaktı.
Ve yattı.
Gerekçelerini sorumlulara iletti.
Ama bu güne kadar bu gerekçeler saklandı.
*********************************************************
1993 yılının Nisan ayında onu Halepçe’ de gördüm.
Bana Orhan’ın bir evde açlık grevinde olduğunu, aklını yitirdiğini söylediler.
Gittim, gördüm.
Cudi’den getirmişlerdi.
Ölüm orucunun 45. günündeydi.
Oturmuş bir avuç kemik olmuştu.
Sarıldım, öptüm.
Vücudu müthiş kokuyordu.
Bakışları sabitti.
Yanımda Murat Dağdelen vardı.
Kendisine zazaca bazı kelimeler söyledik.
Gülümsedi!
Bizi anladığını anlayınca, sevindik!
Bir taksi çağırdık,
Hamama götürdük.
Kendisi için bir takım elbise ve iç çamaşır aldık.
Ama soyunmak istemiyordu,
Bize karşı direniyordu.
Bizi düzenin gardiyanları gibi görüyordu.
*****************************************************
Orhan’ı soyduk,
Hamamda temizce yıkadık.
Zor bela ona, yeni elbiseyi giydirdik.
Aldığımız eve bırakınca, üstündeki elbiseyi çıkardı.
Külot katında odanın ortasında oturdu.
Yaşlı gözlerle, Orhan’ı terk ettik.
Derdini kimseye anlatamadık.
Çünkü tanıdığımız bütün insanlar taş, korkaklar baş kesilmişti.
********************************************************
Çok sonraları öğrenebildiğim kadarıyla,
Ölüm orucunu sona erdirmiş,
Halep’ten Şam’a gönderilmiş,
Ve burada zulüme karşı yeniden isyan bayrağını çekmişti.
Elleri bağlanarak Bar Elias olarak bilinen bir yere yollanmış.
Burada tutuklanmıştı.
Ona korkunç işkenceler yapılmış,
Cellatlar boynuna bir elektrik kablosu geçirmiş
Acımasızca boğmuşlardı.
Orhan Aydın’ la birlikte Devrim de Bekaa’da ölmüştü
BU BIRINCI BÖLUM
http://www.zshare.net/video/58893574baedeec6/
IKINCI BÖLUM