Bay Muhalif

Kırmızı Görmüş Boğa Gibiyim!

İzmir Antalya, Adana…Oy vermediler bana…Gerçi Kürtleri kendi ülkelerinden bu kentlere sürmüştük, Devletle de ortak olmuştuk. Bu durumda Kürtleri Kılıçdaroğlunun kucağına mı itmiştik? “Vay Kılıçdaroğlu, ben sana göstermez miyim?” diye düşünürken. Hakkari de askerlerimiz vuruldu.

Bay Muhalif, İstanbul’u kaybettik ya, hiç iyi değilim!

Sandıkları ha bire saydırdım. Bir bit yeniği aradım, ama bulamadım.
Kızgınım yani, kendimi kırmızı görmüş boğa gibi hissediyorum, bir yerlere saldırmak istiyorum, ama kendimi zor tutuyorum.

Bazen milletim ihanete doğru mu kayıyor diye düşünüyorum!

Bazen de İstanbul’a fazla Kürt yığıldı da ondan mı kaybettim diyorum!
Sonra kendime diyorum ki; sadece İstanbul’dan değil ki; büyük şehirlerin çoğundan kovuldum.

İzmir Antalya, Adana…
Oy vermediler bana…
Gerçi Kürtleri kendi ülkelerinden, bu kentlere sürmüştük, devletle de ortak olmuştuk.
Bu durumda Kürtleri Kılıçdaroğlu’nun kucağına mı itmiştik?
“Vay Kılıçdaroğlu, ben sana göstermez miyim?” diye düşünürken,
Hakkari de askerlerimiz vuruldu.
Benim gazetecilerim hemen bu fırsattan yararlandı. “Askerlerimizin katilleri Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu’durlar” diye yazdı.
Bak, bak, bak, soy isimlere bak!
Birinin soyadı Kılıçdaroğlu. Yalan, babasının kılıçla hiçbir ilişkisi yoktu.
Diğerinin babası imam felan değildir.
Bu ikisinin soy isimleri bile yalandır.
Benim gazetecilerim işlerini bilir.

Hakkari’deki askerlerimizi kimler vurdu?
Kürtler!
Peki, Ankara’da İstanbul’da, Adana’da, İzmir’de Kürtler kime oy verdi?
Kılıçdaroğlu’na!
Bu durumu Aristo mantığıyla tahlil eden benim gazetecilerim.
“Askerlerimizi Kılıçdaroğlu öldürttü” diye yazdı.
Gazetecime ve bana inanan kalabalıklarım “da var” dır, yani!
Kılıçdaroğlu da gafilin tekidir.
Bütün bu olan bitenlerden habersizdir.
O şehit cenazesine koşar, benim vatandaşım yutar mı?
Yutmaz efendim, cenaze namazında Kılıçdaroğlu’nu yumruklar!
Televizyondan Kılıçdaroğlunun yumruklandığını görünce, az kaldı canlı yayına çıkacaktım.
“Ey Kılıçdaroğlu, ey Bay Kemal” diyecektim, demedim.

Ama benim eski Genel Kurmay Başkanım Hulusi Akar benim yerime dedi.
Kendileri de Kılıçdaroğlunun dayak yediği yerdeydi.
Megafonu Eline aldı.
“Değerli vatandaşlarım, mesajınızı verdiniz, gerekli tepkinizi de ortaya koydunuz, artık dağılın” dedi.
Bakın, bakın, iyice dinleyin ha!
Demek ki vatandaşlarımız, Kılıçdaroğlu’nu döverek mesaj vermiş.
Bir de yumruklayarak tepkisini göstermiş..
Bunu kim söylüyor?
Makama bakın, eski Genel Kurmay Başkanım!
Şimdiki Savunma Bakanım.
Muhalefet Partisinin Başkanı saldırıya uğruyor.
Benim Savunma Bakanım, muhalefet parti başkanını savunma yerine saldırgan vatandaşları savunuyor!
İşte görüyorsunuz, ben onu boşuna savunma bakanı yapmadım ki!

Kızgınım vallahi, kırmızı görmüş boğa gibiyim.
Kan dökmem lazım, memleketi savaş ortamında tutmazsam, millet düşünür ve beni devirir.

Sürekli saldırmam lazım.
Arenaya sürülmüş boğadan ders almam lazım.

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu