Selim Çürükkaya / Tarihimiz inkar edilmiş ya.
Bize siz yoksunuz denilmiş ya!
Millet olarak bir şeyin yaratıcısı değilsiniz denilmiş ya.
Diliniz yok, kültürünüz yok, geçmişiniz yok denilmiş ya!
Bu durum bizde de Sayın Azad Sağnıç’ın psikolojisinin gelişmesine neden olmuş.
Böylesi bir baskıya, aşağılanmaya, inkara, maruz kalanlar, işi tersinden alan bir savunma mekanizması geliştirmeye çalışırlar.
Benim tarihim en eski tarihtir, hatta tarihi başlatan bizim millettir.
Siz daha yokken biz vardık.
Milattan önceleri her şeyi biz icat ettik.
Dilimiz en kadim dillerden biridir.
Kültürümüz yeryüzünün en güçlü kültürü olmasaydı bu kadar baskı ve zulüme rağmen yok olurduk.
Adem ile Havva Kürttür.
İspatı da şöyledir: “Allahu Taala Adem ile Havva’yı cennetten attığı zaman, Araf dağına düştüler. Bir müddet sonra kalkıp yürürler. Çıplak olduklarından örtünmek için, incir yapraklarıyla hayalarını örterler.
Havva önde sallana sallana yürürken, ardından giden Adem tahrik olur ve yanaşıp Havva’ya el atar.
Sağına soluna bakan Havva “Mekke” (yapma) der.
Orasının adı Mekke olarak kalır.
Az giderler uz giderler. Bir hayli de yorulurlar.
Adem dayanmaz bir daha Havva’ya el atar.
“Medine” (Bizi görürler) der Havva.
Oranın adı da Medine olarak kalır.
Gördüğünüz gibi Havva Kürtçe konuşuyordu. Adem de en azından Kürtçe anlıyordu.
Ve itirazla karşılaşınca, rahat duruyordu.
Gılgamış’ın Kürt olduğunu iddia edenler var.
Spartaküs’ün kürtlüğünü bile tartışanlar oldu.
Elvis Presley’in Mardin’ li bir ailenin çocuğu olduğunu bile yazdılar.
Bizim Azad Sağnıç da Hz. İbrahim ve Hz. Muhammed’i Kürt yaparak zirve yaptı.
Ben bu Psikolojiyi Türk milliyetçilerinin ruh halinden biliyorum.
Jön Türkler, Türk diye bir milleti var etmek için ne yalanlara baş vurdular, biliyor musunuz? “Sümerler Türk’tür” dediler, Etilere sahip çıktılar. Orta Asya’daki bütün halkları Türk saydılar. Orhun abidelerini diken atalarımızdır dediler. Allah’ı bir kurt kılığına sokup Türk bir beyin kızıyla kurt’ u Tanrı dağının eteklerinde seviştirerek, kızı hamile bıraktılar. Türklerin soyunun bu erkek çocuktan geldiğini iddia ettiler. Macar Atilla’yı, Türk saydılar. Amerika’daki Kızılderili’ lerin, Orta Asyandan Rusya’ya, oradan Kanada’ya, Kanada’dan Amerika’ya giden Türkler olduğunu iddia ettiler. Yazının kendilerinin icadı olduğunu, medeniyetin onlar tarafından dünyaya yayıldığını söylediler. Taşları hamur gibi yumuşatıp kanunlarını taşa yazdığı için. Hamur- Abi’ yi bile halis muhlis Türk yaptılar
Aşağılık psikolojisine kapılan Türk ve Kürtler’in bu masallarını dinlediğimde, Türk filminden izlediğim bir sahne gözlerimin önünde canlanır hep Oda şöyle:
Kadın Urfa’nın yoksul bir mahallesinden göç eder. İstanbul’ un yoksul bir semtine yerleşir. Zengin semtlerde horlanır, dışlanır, kadın yerine konulmaz.
Aradan zaman geçer, kadının kocası para kazanır, vaziyet değişir.
İstanbulun lüks semtlerinin birinde daire satın alınır, dayanır, döşenir.
Kadın önce eski giysilerinden kurtulur, saçlarını, tırnaklarını, yürüyüşünü değiştirir, kaşlarını arkaya kıvırır, dudaklarına ruj sürer.
Kendisini kendisi olmaktan çıkarır.
Evin büyük salonunun duvarlarına Osmanlı Paşalarından birinin iki tablosunu asar.
Evini ziyaret eden komşularına, duvardaki tabloyu gösterir:
“Karşıda gördüğünüz rahmetli dedemdir, Libya’dan Yemen’e savaşmadık cephe bırakmamıştı! Ne kadar da heybetli, değil mi? Vay ben sana kurban olayım” der.