Tuunst köyünün yıldızı kaydı
Selim Çürükkaya / Zurna sustu, davulun tokmağı kırıldı, halayın kafilesi dağıldı.
Öyle bir insandı ki davul sesi kulağına geldiğinde, ayakları oynamaya başlardı.
3 yıldan beridir yataktaydı, telefonundan davul zurna sesi dinleyerek mutlu olurdu.
Onun yaşındaki davulcu ve zurnacıların torunları dedelerinin vasiyeti üzerine ta Bingöl’den Tuunst köyüne gider, yataktan kalkamayacak Said’in başında davul zurna çalarlardı.
Said, aynı zamanda Dr. Said Dağların kilidini kaybettik romanımın da kahramanlarından biriydi.
Ben henüz çocuktum, askerler köyümüzü basmış, bilmediğim bir nedenden dolayı onu bir samanlıkta saklanırken yakalamış, ellerini bir iple bağlayıp Yılmaz Güney’in film kahramanı gibi götürmüşlerdi.
Sait şakacı bir insandı, onun fıkraları bir kitabı dolduracak kadardı. Hele köyümüzün kavalcısı Doreş ile Derde hakkında anlattıkları asla unutulmazdı.
Özgürlüğüne düşkündü. Ömrü halay çekmekle geçmişti. Derler ki yaşlandığında eşi bağırmış demiş ki: “Boş oturma, git bir araştır, bak emekli olabiliyor musun?”
Sait gülümseyerek: “ Sen git davulcu Aziz aşkunun bilgisayarına bak, çektiğim halayların karşılığında bir şeyler yazmışsa, beni emekli yaparlar” demiş.
Rahmetli keyifli bir insandı.
Onsuz Tuunst köyünün neşesi kaçmıştır.
Fıkralar yetim kalmıştır.
Halay çekmenin tadı kalmamıştır.
Eşine sabırlar, çocukları ve akrabalarına baş sağlığı diliyorum.