Karpuzcu geliyor
Öcalan, mesajında diyor ki: “Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir”. Bu bir Türk ağzı.1. “Silahlı unsurlarımız”. Öcalan, 1984 yılından bu yana Kurdistan’ın gerilla güçlerine türk ağzıyla ‘silahlı unsurlar’ dememiştir.
Selim Çürükkaya/ Kürdistan Posttan
Sayın Hejare Şamil şu satırları yazmış:
„Sıcağı sıcağına’ tepki veriyorum. Hiç yanılma şansım yok, maalesef.
Öcalan’ın gönderdiği iddia edilen metinden tek bir cümle ‘cımbızladım’.
Bir cümlede iki FELAKET!
Öcalan, mesajında diyor ki: “Artık silahlı unsurlarımızın sınır ötesine çekilmesi aşamasına gelinmiştir”. Bu bir Türk ağzı.
1. “Silahlı unsurlarımız”. Öcalan, 1984 yılından bu yana Kurdistan’ın gerilla güçlerine türk ağzıyla ‘silahlı unsurlar’ dememiştir.
2. “Sınır ötesi”. Öcalan ‘sınır ötesi’ demezdi. Sınır ötesi neresi oluyor? Hangi sınırların ötesi? Kimin sınırlarının ötesi?
Bu bir Öcalan üslubu ile kaleme alınmış metin değildir. Öcalan’ın ağzından çıkan (esir düşmeden önce Sayın Öcalan’ın fazla yazmadığı, konuştuğu biliniyor) en az on bin (siz 50 bin deyin) sayfayı okumuş, dinlemiş,“özümsemiş” bir insan olarak iddia ediyorum. Bu mesajdaki tek bir cümle Öcalan’a ait değildir. Öcalan’ın fikirleri mutlaka metnin özünü oluşturuyor ancak bu metnin her cümlesi en az on kez redekte edilmiştir.
Maalesef, Öcalan’ın olduğu iddia edilen bu mesajı çok tartışacağız…”
Özet: Sayın Şamil’e göre Öcalan Gerilla ya „unsur“ demez ve Öcalan Türkiye sınırlarını meşru görmez. Her ikisi de yanlış. Öcalan kadar “unsur”kelimesini kullanan başka bir kişi bulmak çok zordur. Öcalan’ın literatüründe“unsur”, kesilip atılması yok edilmesi gereken bir şeydir. Mesala Öcalan kendi örgütü içinde bir kişiye “unsur” olarak hitap ediyorsa, o kesinlikle öldürülmesi gereken biridir. Mesela eskiden örgüt içinde birisi tutuklanmışsa, eğer Öcalan veya adamları ona “unsur” dedilerse, bilirsiniz ki o kişi öldürülecek, ama “arkadaş” derlerse, bir özeleştiriyle kişi yeniden yoluna devam edecek. Şimdi Öcalan bütün gerillalara „unsur” diyorsa boşuna demiyordur. Ve Şamil bunu daha geç kavrar.
İkincisi, Öcalan Misak i milli sınırlarının hem koruyucusu, hem de genişleticisi olmak istiyor. Bunu kavramak istemeyen Sayın Şamil’dir.
Kardeşim Şamil diyorki; 21 Martta Diyarbakır’da okunan metni Öcalan yazmamıştır. Eğer dediği doğru ise; Öcalan’ın televizyonu var, izlemiştir. Bir dahaki görüşmede der ki; “bre kardeşlerim Diyarbakır’da okunan mesaj bana ait değil, ben yazmadım.” O zaman biz anlarız ki Sayın Şamil gerçekten bir şeyler biliyordur.
Ama maalesef Sayın Şamil maval okuyor. Bari deseydi ki; Öcalan bunları yazarken uyuşturucu veya ilaç vermişlerdi, gerçi AKP hükümeti uyuşturucuyla kimseyi kendinden geçirmez, dua okudu, sihir yaptı ondan dolayı böyle yazmıştır deseydi, buna inanacak kerizler de bulunurdu belki .
Sayın Şamil’e diyeceklerimiz var: Sabırlı ol, daha bunlar lo lo dur, lé lési vardır kurban. Bu söylenenler nedir ki!
İş bununla kalsaydı, öpüp başına koyardın.
Bekle daha arkadan karpuzcu geliyor.
İstersen sana karpuzcu geliyor hikayesini de anlatayım:
Osmanlılar döneminde Padişah sarayına yakın bir yerde sebze hali varmış.
Sabahın erken saatlerinde sebze satıcıları bağırmışlar, padişah bu bağırışmalardan çok rahatsız olmuş, ferman buyurmuş, gidin sebze satanları kovun gitsinler, yarın sabah bir daha gelenleri yere yatırın, şalvarlarını indirtin, sattıkları sebzeleri kıçlarına sokun.
Saray muhafızları sebzecileri kovuyorlar, bir gün sonra pazara gelen yola pusu kuruyorlar. Erikçi çıkıp geliyor.
Hemen yere yıkıp kıçına erikleri koymaya başlıyorlar, ama erikçi gülüyor.
Niye gülüyorsun diye soruyorlar.
Erikçi:
Arkamdan karpuzcu geliyor da, ben ona gülüyorum!