Makalelerim

24 Nisan hediyesi mi?

24 Nisan, akşam üzeri saat altıda Almanya’ nın Hamburg kentinde

Hamburger caddesinde U Bahndan indim

Bu caddeye çok yakın bir yerde bir derneğe gidecektim.

Yanımda kızım ve eşimin bir arkadaşı da vardı

Gideceğimiz dernek Ermenilere aitti.

Ve bir gün önce buraya davet edilmiştim

Toplantının yapıldığı binadan içeri girdiğimizde, salon kalabalıktı.

Gözlerim tanıdık birilerini aradı, ama tanıdığım yoktu.

Pencereye yakın bir yerde, yanyana oturduk.

Salonda yüz kişiye yakın erkek ve kadın vardı

Kendi aralarında bizim anlayamadığımız, kendi dilleriyle konuşuyorlardı.

Halbuki aynı coğrafyada birlikte yaşamıştık

Aynı köylerde yanyana bitişik damlarda barınmıştık

 

Aynı çeşmelerde kanakana soğuk sular içmiştik

Kirvelerimizdi onlar.

Ustalarımız, demircilerimiz, dişçilerimiz

Zenaatkarlarımızdı….

Ne olduda teki bile barınamaz olmuştu aramızda?

Neden bu soruyu kendimize sormaktan bile çekinir hale gelmiştik?

Neden davet edilmiştim buraya?

Neden 24 Nisan günü?

Kupkuru sandalyenin üzerinde yüzlerce Ermeninin arasında otururken

Hafızamdaki tarih arşivi, sorularıma yanıt verdi:

24 Nisan 1915 te şafak sökmeden kapıları çalınmıştı Ermenilerin.

Yer İstanbuldu, Kapıları çalarak veya kırarak içeri girenler

Teşkilati Mahsusanın elemanlarıydı

 

Yani Osmanlı istihbaratı

Kendi mantıklarına göre av başlamıştı

Tutukladıkları, Ermeni Aydınları, Yazarları, Gazetecileri, Milletvekilleriydi.

Bileklerini arkadan bağladılar

Başlarına torbalar geçirdiler

Bir bilinmeze doğru yürüttüler

Sayıları 220 kadardı

Suçları Ermeni olmaktı

Bunlarla yetinmediler

Yukarı Mezopotamyanın en kadim halklarından birinin “Tehcir” kararını verdiler.

“Tehcir” diplomatik bir terimdi.

Gerçek karşılığı ise “imhaydı”

Ve bu yasa yürürlüğe girdi

Müslümanlık adına minberlerde fetvalar verildi

Ermeni öldürenlere Cennet vaad edildi

Öldürülenlerin eşleri veya kızlarıyla evlenmenin sevap olduğu söylendi

Malları mülkleri ganimet sayıldı…

Evet, din adına

Cennet adına

Tanrı ve Muhammed adına

Toplu cinayetler işlendi

Mazlum bir halk toplu kıyıma uğratıldı.

Vadiler, nehirler buna tanıktı

Ağaçlar tepeler de!

 

Bıçaklar, baltalar

Nacaklar dehreler yorgundu…..

Ve o günden sonra mutluluk vuruldu o topraklarda

Aşk öldü.

Kimse rahat uyuyamadı.

Herkesin korkusu gölgesi gibi ardında durdu

Her kes artık tutsaktı

Ve yine her kes kurban adayıydı buralarda

Dilleri tutulmuştu artık milyonların

Ahrazdı herkes, dilsizdi…….. Ve de Çaresiz….

 

Hafızamın arşivi susunca, gözlerim salonu tekrar taradı

Tanıdığım ve beni davet eden göründü

Yerimden kalkıp tokalaştım

Tekrar eşimin arkadaşının yanında oturdum

O kadar Ermeninin arasında, ikimiz türkçe konuşuyorduk

“Kurbanların” arasında, “katillerin” diliyle konuşmak!

Tuhaftı, gerçekten bunu yaşamak!

Eşimin arkadaşı fazla durmadı, ayrılıp gitti!

Küçük kızımla yalınız kaldık kalabalığın arasında

Ve kızımın soruları başladı

Toplantıyı düzenleyen kişinin konuşması kızımın sorularının yanıtları gibiydi.

Biz pür dikkat almanca konuşmayı dinlerken cep telefonum çaldı.

 

Müziği yanık bir kaval sesiydi.

Ve çalınan bir Kürt melodisiydi.

Bana yakın olan herkesin gözleri bana çevrildi

Bu bakışlardan kurtulmak için sesi kestim

Telefonu kulağıma doğru kaldırdım

Tanımadığım bir ses “Merhaba Selim” den sonra,

“Hasan Atmaca serbest bırakıldı” dedi.

Oturduğum yerden ayağa kalktım

Hızlı adımlarla salondan dışarı çıktım.

Öğrendimki; uzun süre önce Almanya’da tutuklanıp Türkiyey iade edilmek istenen

Ermeni kökenli Hasan Atmaca nihayet özgürlüğüne kavuşmuştu.

Hemen salona döndüm, toplantıyı düzenleyen kişinin kulağına bu müjdeyi fısıldadım

Ve salondan kızımla birlikte ayrıldım.

 

24 Nisan 1915 te doğduğum topraklar üzerinde bir halk jenoside uğramıştı

Benim soyundan geldiğim insanların bir kısmı bu katliama zorunlu olarak

Ya ortak olmuş, yada sessiz kalmıştı.

24 Nisan 2008 yılında ben Hamburg’ da kıyımdan kurtulanların torunlarının düzenlediği

Bir anmada saygı duruşuna katılıyordum

Ve tahliye olan cezaevi arkadaşım Hasan Atmaca’ nın kurtuluşuna sevinerek evime dönüyorum

Acaba Atmaca bize bir 24 Nisan hediyesi mi diye düşünüyorum?

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu