Makalelerim

Köln de konferansa katıldım

Selim Çürükkaya / 21 Ağustos Günü Komkar AU dan bir davetiye aldım.
Beni Köln’ de  yapılacak olan Diyasporadaki Kürtlerin konferansına davet ediyordu.
a mailime gelen davetiyede“Referandum, açılım ve ateşkes”konularının tartışılacağı belirtiliyordu. Her üç konu gerçekten Kürt halkı için yakıcı konulardı. Kürt diyasporasındaki entellektüellerin, yazar, sanatçı, akademisyen ve siyasetçilerin bu konularda ortak görüşlere varmaları, görüşlerini kamuoyu ile paylaşmaları çok önemliydi, bundan dolayı davetiyeye “evet” dedim.

Daveti ve organizasyonu Komkar- AU.Yapacak, ama çok değişik görüşlere mensup Kürtler, bu konferansa katılacaktı. Günü geldi, arkadaşlarımla birlikte konferansın yapılacağı salona gittik, arabamızı solona yakın bir yerde park edince, sırt çantalarımızla yürüyerek salona girdik, koridorda karşılaştıklarımın çoğu tanıdıktı. 

Giriş kapısının yakınındaki koltuklarda Kürt siyasi kuşağının en yaşlılarından Yılmaz Çamlıbel ile Yaşar Kaya oturuyorlardı, selamlaşıp el sıkıştık. Onyedi buçuk yıl sonra ilk olarak Yaşar Kaya ile el sıkışıyordum.

 

Doksanlı yıllarda aramızda hiçbir sorun yoktu, Avrupa’ ya geldiğinde, kendisine yardımcı olmuştum, aramızda saygı ve sevgi bağı mevcuttu. Hatta Avrupa’da Ulusal Meclisin seçimleri sırasında, Gissen’ deki meclis konferansında, Bürüksel de, Ulusal Meclisin başlattığı, binlerce kişinin katıldığı açlık gırevinde, Yaşar Kaya benimle her karşılaştığında gözleri yaşla dolar ağlardı, sanki bir şeyler söylemek ister gibi bakar, ama söylemezdi.

1993 ün Mart ayında ben Şam’ a gittim, kendileri Avrupa’ da kaldı. Öcalan Şam’da Ulusal Meclisi dağıttı. Beni tutuklattı. Ve ben ölümden kılpayı kurtularak, tutuklu kaldığım Lübnan’ın Barelias kasabasından kaçarak Beyrut’ a gidebildim. Burada altı aylık bir zaman zarfından sonra, Birleşmiş Milletler, Kızılhaç, Alman gazeteciler birliği, uluslar arası PEN’ in yardımı, Birleşmiş Milletler Lübnan temsilcisi Salvatore Lombardo’nun müracatıyla Lübnan hükümeti bana geçiş pası verdi ve ben bu pasla Almanyaya geldim.

Lübnan’ daki kaçak günlerimde “Apo’ nun ayetleri” adlı kitabımı kaleme aldım. Bu kitapta “ölümden kurtulmam” için bana yardım elini uzatan Kürt entellektüeli ve Kürt PEN’in başkanı Hüseyin Erdem’ e teşekür etmiştim.

Bu kitap yayınlandıktan hemen birkaç gün sonra Yaşar Kaya’ nın eline geçmişti. Bir Kürt entellektüeli ve aydını olarak saydığım, insancıl, görmüş geçirmiş, acılarda pişmiş, gözleri yaşlı Yaşar Kaya’ nın, hiçte üzerinde vazife değilken, kitabı okuduktan hemen sonra, beni ve Hüsyin Erdem’i tetikçilere hedef gösteren bir yazı yazması ve bunu çoğunlukla Kürtlerin okuduğu bir gazetede yayınlatması, beni çok üzdü.

Aynı yazıyı, Duran Kalkan yazsaydı, Cemil Bayık Yazsaydı, Rıza Altun yazsaydı, M.Can Yüce yazsaydı hiç etkilenmezdim. Ama liberal, demokrat bir insan olarak bildiğim Yaşar Kaya’ nın yazması bir başkaydı. Gerçi o zaman benim örgüt içinde, yani perdelerin arkasında  bildiklerimi, gördüklerimi, Yaşar Kaya bilmiyordu, görmüyordu. Okuduğun da da inanmıyordu. O her şeyin mükemmel gittiğini, Kürt halkının kurtuluşa doğru hızla koştuğunu, benim ise bu koşuyu engellediğimi zannediyordu. Ya böyle biliyordu, yada susmanın, söylenen her şeyi onaylamanın daha yararlı olduğunu düşünüyordu!

Yaşar Kaya, Mihri Belli, Sıraç Bilgin yayınlanan kitabım hakkında makaleler yazdı. Ve ben cevap vermedim. O zaman internet üzeri yayın yapılmıyordu. Ben, sesimi duyuracak imkanlardan mahrumdum. Kitabımı okuyan Kürtler Almanya’da İsveç’te, isviçre’ de saldırıya uğruyordu.

Yaşar Kaya’ ı Sıraç Bilgin’ i artık gazetelerden televizyonlardan izliyordum. Bir ara “ulusal Meclis- HEP, DEP süreçleri üzerine” bir büroşür elime geçti. Öcalan Şam’ da konuşmuş, sürgünde Kürdistan Parlementosunu oluşturmakla görevlendirilen beş kişi dinlemiş, bu konuşmalar daha sonra bir büroşür olarak yayınlamış ve elimde duruyordu. Öcalan parlementoyu oluşturacak olan bu beş kişinin yüzüne şunları söylüyordu:

“Daha öncekiler, yani bu Ulusal Meclistekiler, bana karşı savaş yürüttüler, sizde onların yaptığı gibi yaparsanız, bana karşı savaşırsanız, kıçınıza bir vururum, nasıl döneceğinizi bilmzsiniz”

Bu konuşmadan sonra Sürgünde uyduruk  bir “Kürt parlementosu” kuruluyor, başına da Yaşar Kaya getiriliyordu. Ve hiç kimse uyduruk olmayı kabul etmediği için fesh edilen, kurucularının bir kısmı hainlikle damgalanan, bir kısmı ölüme yollanan, bir kısmı Türk devletine tutuklatılan “Ulusal Meclis”in akibetini bile soramıyordu!

Neyse olanlar oldu, geçenler geçti ve tarih her şeyi yerli yerine kayıt etti.
Küllahlar düştü, keller göründü.
Her kes gerekli dersleri çıkardı mı bilmem!

Ben dersimi aldım, doğrularıma karşı çıktı diye kimseleri düşman görmem, kin duymam, intikam almam. Doğrularımı söylemekten ve yazmaktan kendimi alıkoyamam.

Bizim barışmaya ve kucaklaşmaya ihticımız var.
Devletsizlik itifaksızlığın sonucudur. 
Biz paramparçayız.

Salon’ a girince, Sidar Bingöl’ ü gördüm.
Gençliğimi, yalın kılıç dolandığım zamanlarımı hatırladım.
Zazaca bana hoş geldin deyince “içim yandı” sarılıp öptüm onu!
32 Yıl önce Bigöl’ de aynı derneklerde, aynı parklarda oturur, aynı konuları tartışırdık.
Ülke sevdası, sömürgecilik belası
Ve kurtuluşun bir yolunu arardık, biz silahta karar kıldık ve Sidar gillerden ayrıldık.

İkimizin de saçlarına aklar düşmüş, ikimizde birkaç romana konu olacak olaylar, cehenemler, trajediler, sürgünler, korkular, işkenceler yaşadık.

Ve şu anda dimdik ayaktaydık

Niye kolkola girmeyelim? Neden birlikte çalışmayalım ki?

Daha başka dostlar gördüm, hemşehrilerimden, bana göre çok genç, Almanya’da üniversiteyi çoktan bitirmiş, araştırmalar yapmış bir tarihçi, tokalaşıp kucalaşıyoruz. 
Bir başkası, oda benim hemşehrim, Almanya nın büyük bir kentinde Profesör, hastahanede iç organları bölümünde şef olduğunu söyleyince seviniyorum, böbrek proplemimi kısaca aktarıyorum.

Konferans başlamak üzere, simaların çoğu tanıdık, kadınların sayısı çok az, bir sandalyede oturuyorum, yanımda oturanla daha önceden tanışıyoruz bir Alman rodyosunda proğramcı, daha önce benimle roportaj yapmış Kürdistanlı bir genç.

Konferansı idare edecek divan seçiliyor, sözünü ettiğim profesor, PİK ten Hikmet Serbılınd ve Nasname’ nin yazarı olarak tanıdığım orta yaşlı biris divana geçiyor. İl söz hakkını Divanda oturan Nasname yazarı kendisine veriyor ve oturduğu yerden kalkıp mikrofunun bulunduğu masaya gidiyor, tartışacağımız konularla hiçbir ilişkisi olmayan Nasname internet sayfası üzerine konuşyordu, yanımdaki radyo proğram yapımcısına bakarak gilimsedim, konuşan kişiyi kastederek “Dur, Şükrü hoca şimdi sana gelir” der demez, dış kapı açıldı ve Şükrü hoca içeri girdi, gülümsedik.

Konferans olumlu bir atmosferde seviyeli geçti.

Kürt aydınları ve politikacıları, görüşlerini çok açıkça dile getirdi.Bunlar bir sonuç bildirgesi ile kamuyuna açıklandığı için burada yeniden yazmaya gerek görmüyorum.
Ev sahibi “Komkar EU” her şeyi mükemmel organize etmişti.
Konferans salonu, resteurant, oturma yerleri, servis, yatma yerleri, ulaşım çok iyiydi.
Bana göre konferans sonuçlarının  kamuoyuna illetilmesinde önemli bir eksiklik vardı.

Eğer bu konferansı ben organize etmiş olsaydım.
Toplantı başlamadan bir hafta önce Türkiyenin bütün görsel ve yazınsal yayın kuruluşlarına, Dünyanın büyük haber ajanslarına birer faks çeker, 28 – 29 ağustos 2010 Köln kentinin şu salonunda, Kürt aydın akademisyen ve siyasetçilerinin  katıldığı “Referandum, açılım ve ateşkes” konularıyla ilgili bir konferans yapılacak. 28 Ağustos Pazar günü saat 14 te basın toplantısı şu kişiler tarafından düzenlenecektir diyecektim.

 Bu yapılamadı, yapıldıda mı basın gelmedi. 
Orasını bilemiyorum..
Ama “Komkar EU” çevresi, zanedersem bu konudaki “eski sosyalist anlayışını” daha terk etmemiştir.Burjuva basınını işin içine katmak istememiş,hala bildiri dağıtmakla ve kendi imkanlarıyla iş yapmayı yeğlemiş olabilir.

Anlayışlar zor aşılır

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Göz Atın
Kapalı
Başa dön tuşu