Neden Ateş Kesildi?
Selim Çürükkaya / Murat Karayılan bu gün Fırat Haber ajansına bir açıklama yaptı.
“Talep üzerine önderliğimiz yeniden devreye girip hareketimize mesaj gönderdi” dedi.
Açıklamanın içinde “devlet önderliğimizle görüşmüştür” ifadeside vardı.
Türk medyası bunu “bomba haber” olarak değerlendirdi.
Bana göre ortada bombalık bir durum söz konusu değidir.
Zira devlet yetkilileri Öcalan ile rutin olarak görüşüyorlardı.
İmralı adasında özel bir makanizma kurulmuştur.
Öcalan bu mekanizmanın denetimine verilmiştir.
Gece ve gündüz onun nefes alışları dahi izlenmektedir.
Öyleki bu güne kadar Öcalan ne demişse, hangi talimatı yollamışsa, bu mekanizmanın ilgisi ve bilgisi dahilinde yollamıştır.
Makanizma ağırlıklı olarak Genelkurmay ikinci başkanının himayesindedir.
Son aylara kadar “ergenekoncu” subayların bu makanizmada görevli oldukları, operasyonlarda ele geçen belgelerden anlaşılmıştır. Öcalan’ ın adadan “savaş” ve “barış” kararları verdiği artık aşikardır.
Balyoz darbe planında askerlerin “kaos ortamı” istedikleri, 2004 Mayısında “arkadaşlara söyleyin savaşabiliyorlarsa savaşsınlar” talimatının bu “kaos ortamı”nın yaratılması için verildiğinin çokça belgesi artık mevcuttur.
Son “ateş et” veya “ben çekiliyorum siz başlayın” kararı, anayasanın bazı maddelerinin değiştirlmesi meclisten geçince ve ufukta bir referandum görülünce verildi. Derin güçler, Baykal’ ı CHP nin başından kovarak CHP yi dızayn etmeye başladı. Kaos ortamına ihtiyaç duydukları için cenazelere ihtiyaç duyuldu, Türk askerlerinin cenazeleriyle MHP ye kan verilmeye, Gerilla cenazeleriyle AKP hükümetine karşı Kürtlerin kini yükseltilmeye çalışıldı. Kürtlerin yükseltilen kini, MHP nin cenazelerden çıkaracağı ırkçılık ve CHP nin dızaynı birleştirilerek, istenen istikamete gitmek isteyen “gücü” görmeyenler politikadan anlamayanlardır.
AKP hükümeti ile askerler çekişmesinde “Öcalanın kullanılması”nında bir rahatsızlık unsuru olduğu bilinmektedir. Hükümet askerlerin Öcalan’ı kendilerine karşı kullandıklarını görüyor, gizli toplantılarda bunu askerin yüzüne karşı açıkça söylüyor. Kamuoyuna karşı ise, Başbakan Erdoğan Öcalan ve onu dinleyenleri işaret ederek: “bunlar Taşarondur” diyebiliyor, ötesine gidemiyor. Çünkü “devlet sırrı” zırhıyla karşıkarşıya geleceğini biliyor ve susuyor.
Adada sık sık Öcalan ile görüşmeye gidenler elbetteki sadece askerler değil.
Oraya sivil kişiler ve özellikle MİT’ en elemanlarda gider.
İster asker, ister sivil kişiler gitsin, giden her heyeti Öcalan devlet yetkilileri olarak algılar.
Onların kendisine yapacağı telkinleri dikkatle dinler, ona göre pozisyon alır.
Askerler ondan savaşmasını isterse, onlara “tamam” der, talimatlarını ona göre verir.
MİT ten kişiler eğer “ateş kes” demişlerse, devlet böyle istiyor diye düşünerek, isteği yerine getirir.
Ama O asıl olanın devlet, hükümetlerin geçici olduğunu bilir.
Devletin istediği istikamette gider.
Bazen hükümet heyetlerini devlet heyeti sanabilir.
Şamda iken kendisiyle röportaj yapmak maksadıyla giden Türk gazetecilerinin tümünü devletin adamları olarak görür ona göre konuşurdu.
Bu son “ateş kes” muhtemelen MİT’ ten bir heyetin Öcalan’la görüşmesi sonucu gerçekleşti. Hükümet ile askerler arasındaki kavgada neler oldu henüz tam olarak bilemiyoruz.
Bize yansıyanlar, Balyoz darbe planınına adı karışan subay ve genarallerin terfi alamadıkları, haklarında tutuklama kararı olmasına rağmen tutuklanmamaları ve tutuklanma karalarının kaldırılmasıdır. Bunun dışında kimse fazla bir bilgiye sahip değildir. Fakat hükümetin darbeci ergenekonculara karşı kazanacağı her hamlenin İmralı’ ya yansıyacağını da artık bilmeyen neredeyse kalmadı.
Murat Karayılan, Öcalan’ın kendilerine bir mesaj yolladığını bunun üzerine “ateş kes” kararını aldıklarını bildirmektedir. Bu mesajın avukatlar aracılığıyla İmralı’dan dışarı çıkmadığını biliyoruz. Çünkü Öcalan’ ın avukatları uzun bir süreden beri İmralı ya gitmemişlerdi. “Ateş kes” olacağına dair haberler, bazı kulağı delik gazeteciler tarafından duyuruldu. Bir balıkçı dükkanından söz edildi.
Neticede avukatlar İmralı’ya gidip dönmeden Qandil den “ateş kes” haberi geldi. Bazı yorumcular, Öcalan a rağmen bu kararın alındığını iddia etti, bazıları da Kürt halkı istedi diye “ateş kes” ilan edildiğini söyledi.
Karayılan bunları yalanlıyor. Mesajın Öcalan’ dan geldiğini söylüyor. Ki bu ifade doğrudur, “ateş kes” ve “ateş et” kararları ancak onun üzeri verdirilir.
Bu kez mesajın başka bir kanaldan yollandığı gerçeği ile karşı karşıyayız. Gerçi dışarıyla irtibat kurmanın tek yolunun avukatlar olmadığı eskiden beri bilinmekteydi. Öcalan’ ın telefonunun olduğunu, bu telefonla pek çok kişi ile konuştuğuna dair hiç bir kuşkum dahi yoktur.
Neyse kanın akışı durmuştur.
Bayrama kadar zanedersem kimse ölmeyecektir.
Bayramdan hemen sonra askeri bir heyet Öcalan’ ı ziyaret ederse, durum değişebilir!