Yeni Kürt Politikası
Eski politika bir kenara atılacak, yeni bir politika belirlenecekti ve asıl amaçtan vaz geçilmeyecekti, amaç orta doğu daki Kürtleri denetim altında tutmak, sınırların bozulmasını engellemek, bir Kürt devletinin kurulmasının önüne geçmektir.
Selim Çürükkaya / Kobani Türkiye hükümetinin politikasını değiştirdi. Nasıl mı? Anlatayım.. Başka bir makalemde yazmıştım, İŞİD Güney Kürtlerini Türkiye’ye tam olarak muhtaç etmek ve kucağına itmek gayesi ile Erbi ve Şengal e saldırtıldı. İran ve ABD nin ani müdahalesi ile bu oyun bozuldu, plan tutmadı.
Güney Kürdistan da baltayı taşa vuran Türkiye politikası, aynı oyunu Suriye Kürdistanı parçasında sahneledi. Bu politikaya gire İŞİD Kobani ye saldıracak, kaçanlar kendilerini Türkiye’ yumuşak kucağında bulacak, kaçmayalar ise kesilecek, aynı yöntem diğer ‘kantonlar’ da denenecek ve böylece kaçanlar Türkiye’ ye teslim olmuş olacak, kaçmayanlar ise; öbür dünyaya yollanacak ve Türkiye Suriye deki Kürtler üzerinde tek söz sahibi olacaktı. İleri sürdüğüm bu tezi kanıtlayacak belge isteyenlere söyleyecek birkaç sözüm vardır:
18 Kasım 2014 Salı 17:45Bu haber 2 kez okundu
Türkiye de Yeni Kürt Politikası
1 – İŞİD i orta doğu da canice eğiten Türk jitemi ile Saddam ın subaylarıdır.
(Öyle canilerin böyle talebeleri olur!)
2 – Suriye ve Irakta ki sunileri müttefik olarak gören Türkiye dir.
3 -İŞİD i Esat ve Maliki rejimine karşı silahlandıran bir kaç ülkenin içinde Türkiye vardır.
4 – İŞİD in uluslarası katillerinin büyük çoğunluğu Türk hükümetinin bilgisi dahilinde Suriye ve Irak a aktarılmıştır!
5 – Son dönemlere kadar İŞİD i terörist olarak kabul etmeyen tek ülke yine Türkiye idi.
6 – Kobane şehri üç cepheden İŞİD Katilleri tarafından sarıldığında, bir tarafıda Türk tanklarınca sarılmıştı.
Türk yetkililer, Türk kürt kardeşliğini ağızlarında sakız gibi çiğnerken, dört tarafıtan sarılı olan Kobene de ki “kardeşleri” nin katliamı kimseleri ilgilendirmiyordu.
Kuzey Kürdistan daki Kürt halkı, Hakkari den Urfa ya kadar, 6- 7 -8 Eylül günleri sokağa döküldü. Kelimenin gerçek anlamıyla bu bir halk isyanıydı. Kuzey Kürtleri, Kobane halkına sahip çıkmak ve Türk devletinin ikiyüzlü politikasını protesto etmek gayesi ile sokağa indi, kendi şehirlerinin sokaklarını yaktı, yıktı, hedef olmaması gereken yerleri ve kişileri hedef seçti. Vurduğu doğru hedeflere de sonradan sahip çıkmadı. İsyan eden Kürtlerin şarteli hükümetin elindeydi, MİT gece yarısı şalteri indirince, İsyancılar ampul gibi söndüler!
MİT veya Dışişleri bakanlığı yetkilileri, PYD lideri Salih Müslüm’ ü Türkiye ye çağırdı, hiç kuşkusuz ondan kayıtsız koşulsuz Türkiye’ ye teslim olmasını istediler. Manzara zaten pratik olarak şu idi: dört tarafınız sarılmıştır, ya bize gelirsiniz yada öbür dünyaya gidersiniz! Beklide bu gerçeği diplomatik bir dille Salih Müslüm’ e izah ettiler. Ama Müslüm ‘ün karar yetkisi yoktu, örgütünün üzerinde henüz Suriye ve İran rejimlerinin ağır etkisi vardı. Türkiye’ den Ayrılan Müslüm: ‘Türkiye gelin bizim askerimiz olun’ derken, biz şu anda başkalarının askeriyiz demek istemişti.
Esas olarak Suriye de tabuları kıran Barzani ve Amerika oldu.
Kobani ye girmek isteyen İŞİD i bombaladılar!
Bu yetmedi, Kobani de İŞİD e karşı savaşan PYD ye havadan silah yardımı yaptılar.
Buda yetmeyince, Türkiye üzerine baskı kurarak, Duhok, Şırnak, Cizre, Nusaybin, Urfa ,Suruç üzeri hayal bile edilemeyecek bir olayı, ağır silahlı peşmergeleri Kobani ye geçirerek gerçekleştirdiler.
Ve Türk hükümetinin aklı bundan sonra başlarına gelmeye başladı!
Şöyle düşünmeye koyuldular:
Kürtler kardeşimizdir diyorduk, İŞİD le birlikte,- üç tarafı İŞİD bir tarafını biz- şehirlerinin etrafını sardık, katl edecektik.
PYD yi terörist olarak görüyorduk.
Elin gavuru okyanus ötesinden geldi, ‘PYD terörist değildir’ dedi, onlara saldıranları durdurmak için uçaklarla kendini siper etti.
Artı onlara resmen her türlü silah verdi.
Ve onları katliamdan kurtarmak için elinden gelen her şeyi yaptı.
Dünyada yaşayan bütün Kürtler bunu gördü.
Bizim İslamcılarımız da, solcularımızda, sağcılarımız da, liberallerimizde kardeşlik, komşuluk konusunda sınıfta kaldı.
Bu gerçek kafalarına dank edince, Türkiye de politika üreten bütün kurumlar önce durdu, ardından peş peşe toplantılar yapmaya başladı.
Eski politika bir kenara atılacak, yeni bir politika belirlenecekti ve asıl amaçtan vaz geçilmeyecekti, amaç orta doğu daki Kürtleri denetim altında tutmak, sınırların bozulmasını engellemek, bir Kürt devletinin kurulmasının önüne geçmektir.
Ama yeni politika eskisi gibi olmamalı, özü değişmemekle birlikte, biçimsel olarak Kürtleri kazanıcı olmalıdır, elin gavuru okyanus ötesinden gelip Kürtlerin gönlünü kazanıyor da biz neden yapmayalımcılar her dönemde vardır. İşte onlar harekete geçti!
Sırrı Sakık’ ın Barzani ile görüştükten sonra “ Türkiye ’de barış süreci bir aşamaya geldi. Silah artık Türkiye’de bir tehdit olmaktan çıkmalı. Kürtler’in Ortadoğu ’da kendisini savunması ve varlıklarını tehdit eden diğer güçlere karşı ciddi bir birlik oluşturması lazım. PKK ’nin 30 yıllık bir savaş deneyimi var. Türk Silahlı Kuvvetleri de Türkiye’de barış sağlandıktan sonra Ortadoğu’nun güvenliğini tehdit eden güçlere karşı PKK ile ortak bir güçbirliği kurabilir. Tehdit kapsamlı bir tehdit olduğu için peşmerge ve PYD de buna katılabilir.” (radikal) sözleri bu yeni politikanın işaret fişeği olarak kabul etmek gerekir.
Yeni politika oluşturulurken İmralı ile askıya alınan ziyaret olayının tekrar başlaması, ‘Bağımsız Kürdistan fikrini çöp sepetine attık diyerek göze giren Hatip Dicle’nin İmralı heyetine dahil edilmesi, PKK nın silahsızlandırma yerine, Silahlı gerillaların Türkiye sınırları dışında konumlandırılmak istenmesi, Mehmet Ali Şahin in yeni şeyler olacak demeçlerini vermesi, yeni bir sürecin habercisidir.
Özet olarak Kürdistan sorununun çözümü hızlı olarak bir yol çatıya doğru gidiyor:
Kürtlerin kendi aralarında çok partili demokratik bir sistemin ilkeleri etrafında bir araya gelmeleri, dünyanın desteğini de alarak bağımsızlık ilan etmeleri bir yodur!
İkincisi ise, İran Suriye ve Türkiye rejiminin istekleri doğrultusunda bir birlerini düşman gibi görerek, süreci uzatmaları ve birbirleri ile uğraşmaları yoludur!
Türkiye Suriye ve İran devletleri, hem Kürtlerin düşmanlarıdır, hem de Kürt örgütlerinin tümü bu devletlerin derin tesirleri altındadır. Kürtlerin trajedisi de buradan kaynaklanıyor zaten