Üç bomba ve son bomba
Selim Çürükkaya / Şemdinli olayları ile ilgili yazmıştım.
Ama yeni gelişmeler oldu.
Van savcısı eşek arısı deliğine çomak soktu!
Bir iddianame hazırladı.
Ama işin ucu general Büyükanıt’a dokundu.
Vay senmisin generali yargılamak isteyen? … Bu memlekette adam öldüren çavuşlar bile yargılanamazken, general yargılamaya kalkma aymazlığı içinde olan savcıya yüklenen yüklenene! Başta Türkiye´de ki Ana muhalefet Partisi Genel Başkanı Orgeneral Deniz Baykal savcıya ateş püskürttü. Sivil hükümeti General arkadaşlarına karşı darbe yapmakla suçladı.
Ardından Türkiye´deki bütün basın yayın kuruluşları bir ağızdan savcıya saldırdı.
Kimi bölücü, kimi PKK işbirlikçisi, kimi de dış güçlerin maşası olarak lanse etti.
Generaller büyük bir telaşla Cumhurbaşkanı, başbakanı dolaştı. Tehdit, şantaj, darbe söylentileri! Suçlular şürekası, katiller kafilesi hareketleri ve görüntüleri sergilediler!
Yaptıkları, görüldüğü gibi artık gizlenemiyor! Her gün başka bir olayda başka bir yerde açığa çıkıyor. Gizleme telaşları bile onları ele veriyor. Savcının iddianamesi deve de kulak, fil de kuyruk gibi kalıyor! General Yamak ve Büyükanıt o coğrafyadan beş milyon insanı sürdü.
Bütün yeşillikleri yaktı, doğayı tahrip etti. Onların yüzbinlerce kişiye yaptığı işkenceleri, Hitler bile Yahudilere yapmadı. Bunlar henüz konuşulamıyor.
Ama merak etmeyin, hiç bir şey gizli kalmıyor!
Van savcısının iddianamesi kamuoyunda tartışılmaya başlanınca suçlu Generaller paniğe kapılınca Van çarşısınnda bir bomba patladı.
Daha doğrusu canlı bir bomba patladı. On dokuz Kürt ağır yaralandı, üçü de öldü.
Canlı bombanın mensup olduğu örgüt: “ilgimiz ve bilgimiz yok” dedi.
Ardından canlı bombanın mektubunu yayınladı.
Mektup patlamanın olduğu yerde ele geçmediğine göre demek ki örgüte bırakılmış!
Buda “bilgimiz yok” açıklamasını yalanlıyor.
Ve mektupta “Büyük öndere” bağlılığı göstermek için eylemin konulduğu açıklanıyor.
Kendisi de dahil yirmi masum Kürdün hayatını söndürmek ile “öndere” bağlılığın ne anlama geldiğini varın siz kavrayın!
Bazılarıda patlamanın bir kaza sonucu vukuu bulduğunu söylemektedirler.
Kürt halkına büyük zarar veren, Kürt halkının mücadelesine gölge düşüren Kürt halkının düşmanlarının eline koz veren, bu tür olayları kınamak gerekir. Masum sivil insanları “çağdaş Dehak'”lara kurban eden zihniyeti tehşir etmeden sömürgeci katliamlara karşı yükseltilen sesler inandırıcı olmaz. Şemdinli’ deki kitabevine atılan bombalardan sonra yapılan katliamla,Vanda çarşının ortasında Kürt halkına karşı gerçekleşen katliam arasında hiç bir fark yoktur.
Hatta Van katliamı daha dramatiktir.
Çünkü ölende öldürende Kürt’tür!
Bir manyak uğruna bir halkın kendi kendine karşı yaptığı bu harakiriye tepki gösterilmeliydi.
Canlı bomba olarak kendini kullanan gencin sömürgeci generallerden talimat aldığını iddia etmiyorum.
Ama bu gence emir verenlerin generaller tarafından yönlendirildiklerine kesinlikle eminim.
Zira bu savaşın kontrollü bir savaş olduğunu Mısır’daki sağır sultan dahi biliyor. Van savcısının hazırladığı iddianemenin gürültüsünü, çarşının ortasında patlatılan bir bombayla bastırmak!
Eğer Polis karakolu ve Valilik binası hedef seçilmişse ve bomba kazanen çarşıda patlamışsa…
Bu daha korkunç!
Van’da patlayan iki bomba gündemi işgal ederken İstanbul’da düzenlenen Kürt konferansında İsmail Beşikçi’ nin sarf ettiği sözler daha şimdiden ‘Kürt dünyasına’ bir bomba gibi düştü. İsmail Beşikçi, Abdullah Öcalan için:
“Devlet’in elindeki bir adamdır. Devletin denetimi altındadır.
Derya Sezak:
„Rahat konuşamıyor mu?”
İsmail Beşikçi:
„Çok konuşuyor da işte konuştuğu zaman ancak devleti konuşabilir. Çünkü devletin denetimi altındadır. Bunu kendimden biliyorum 1985’te cezaevinden bir arkadaşıma mektup yazmıştım. Kürt sorunu konusunda. O mektubu bana iade ettiler ve dediler ki, “Sen cezaevinde de suç işliyorsun. Disiplin kovuşturması açacağız”. Böyle bir durum, işte çok masum bir şey söylüyorsunuz, Kürtler diye… Ama Öcalan, örneğin “Savaş ilan ediyor!” Devlet adım atmadı diyor, “Tekrar silaha başvurun.” Bu kadar denetim altında bunu nasıl söyleyebilir? Demek ki, devletin de böyle bir istemi var.»
İşte bütün mesele burada!
Devletin denetiminde devletin izniyle «devlete savaş açmak!
Susurluk olayı, Şemdinli iddianamesi, Abdullah Öcalan’ ın kullanılması olayı karşısında aysbergin ucu gibidir!
Son Bomba oraya dokunmaktır!