Röportaj

Çözümsüzlük süreci

Bundan sonra da öyle olacaktır. Abdullah Öcalan’ın kendisi de bir karar mekanizması değildir. Devletin kendisine verdiği görevi icra etmekle yükümlüdür. Durum böyle olunca, devletin şimdilik PKK’yı silahsızlandırmasını düşünmek yerine, onu tam kontrol ederek, silahlandırmayı bile düşünmektedir demek daha doğrudur

İhlas Haber ajansı muhabiri Ahmet Ün  Sitemizin editörü Selim Çürükkaya ile röportaj Yaptı:
PKK kurucusundan çözüm süreci değerlendirmesi
 PKK’nın kurucuları arasında yer alan Selim Çürükkaya, çözüm süreciyle ilgili yaptığı değerlendirmesinde, AK Parti iktidarda olduğu sürece çatışmalı bir ortamın yaşanmayacağını söyledi.

PKK’nın kurucuları arasında yer alan Selim Çürükkaya, İHA muhabirine çözüm sürecini değerlendirdi. Uzun yıllar tutuklu kaldıktan sonra 1991 yılında PKK’nın Suriye’de bulunan Bekaa Kampı’nda 8 ay boyunca üst düzey görevlerde yer alarak, kampta kaldığı süre boyunca Abdullah Öcalan ile sürekli sorunlar yaşadı. Çürükkaya, 1993 yılından örgütten ayrılıp, Almanya’ya yerleşti. Abdullah Öcalan ile PKK’nın yapılanmasıyla ilgili çeşitli kitaplar yazan Çürükkaya, Türkiye’de 2 yıldır devam eden çözüm süreciyle ilgili açıklamada bulundu.

Sorunun bir tarafında yer alan hükümetin bu konuda net olmadığını aktaran Çürükkaya, bu süreçte nelerin çözüleceğini hükümet tam olarak açıklamadığını söyledi. Şu ana kadar atılan adımların sadece silahlı çatışmaları durdurmak amacını taşıdığını dile getiren Çürükkaya, “Devlet resmen Türkiye’de 20 milyon Kürt’ün yaşadığını, Kürtlerin Ortadoğu’da yaşayan kürtlerin bir parçası olduğunu kabul etmiyor. Bu gerçeği kabul etmeyince, olanları bitenleri, bir asayiş sorunu, terör sorunu olarak görüyor, tedbirlerini buna göre alıyor, politikasını buna göre oluşturuyor, devlet uzun yıllardır, silahla, bombayla, helikopterle, işkenceyle sorunu çözmek istiyordu, çözemedi. Şimdi bazı kişilerle konuşarak, sonuca gitmek istiyor. Hükümet özünde sorunu bir terör ve asayiş sorunu olarak görüyor.
Oysa Türkiye’de bir Kürt sorununun varlığını kabul etse, önce Meclis’te Kürtlerin varlığını kabul eder ve bu halkın varlığını anayasal garanti altına alırdı. Sayısı yirmi milyonu bulan bir halka statü gerekmez mi? Kıbrıslı 170 bin Türk’ün statüsü var, 20 Milyon Kürt’ün neden statüsü olmasın? Türkiye, Kürtlerin varlığını resmen kabul etmiş olsaydı, Irak’ta yaşayan Kürtlerin bir federasyon kurduğunu, bunun adının Kürdistan federasyonu olduğunu, Suriye’de Kürdistan bölgesinin bulunduğunu, İran’da Kürdistan eyaletinin olduğunu da resmen kabul edecek ve bölünmüş bir Kürdistan gerçeği olduğunu kendi halkına da anlatacaktı. Güney Kürdistan federasyonu ile iş birliği yapar, onun dilinde hala oranın adı kuzey Irak’tır ve diğer parçalarda Kürtler kıpırdandı mı tarihi korkusu harekete geçer. Dolayısı ile çözüm sürecinden benim anladığım şey, Ortadoğu’da Kürdistan sorununa kalıcı bir çözüm bulunmasıdır. Hükümet, Ergenekon örgütünden aldığı Öcalan’ ı kullanarak çatışmaları durdurtmuştur. Ama PKK’yı de çözmemiştir, bakın PKK’yı çözememiştir demiyorum, çözmemiştir diyorum” dedi.
“PKK SİLAH BIRAKMAZ”
PKK’nın hiçbir zaman silah bırakmayacağını anlatan Çürükkaya, “PKK silah bırakmaz. Çünkü Türkiye devleti PKK’nın silahsızlanmasını istemiyor da ondan! Ben bunu çok eskiden beri iddia ediyordum. Daha sonra AKP çevreleri de HDP milletvekilleri de bunu dile getirdiler, AKP kurmaylarından Yaşar Yakış; ‘PKK Türkiye’de silahsızlandırılsın, Ortadoğu da silahlandırılsın’ dedi.
Selahattin Demirtaş açıkça, ‘Türkiye PKK’ye silah yardımı yapsın’ demecini verdi. Sırrı Sakık ha keza Barzani ile görüştükten sonra ‘Türk ordusu savaş deneyimi olan PKK ye silah yardımı yapmalı ve ortak çalışmalıdır’ dedi.
Bu söylemlerin hiç bir yabana atlamayacak kadar ciddi söylemlerdir. Türkiye devleti PKK’yı silahsızlandırmak istemiyor, kendi güdümü altına alarak onu kendisinin milis bir kuvveti haline getirmek istiyor. Türkiye devleti hepimizden çok iyi biliyor ki; Ortadoğu’da bir Kürdistan sorunu vardır, PKK Kürdistan’ın dört parçasında örgütlü bir güçtür ve Türkiye Cumhuriyeti Ortadoğu’daki Kürdistan’ı kontrol altında, bu statüde tutmak istemektedir, eğer PKK’yı bu konuda bir araç haline getirebilirse, neden onu kullanmasın? Bu araç ancak silahlı olursa, kendisine yüklenen görevleri ifa edebilir. Bu konuda devletin bir hayli mesafe aldığını da görüyoruz” diye konuştu
“PKK’DA TEK KARAR MEKANİZMASI ÖCALAN’DIR”
“Çözüm sürecini PKK, Öcalan’a rağmen bozabilir mi?” sorusuna cevap veren Çürükkaya, örgütte tek karar mekanizmasının Öcalan olduğunu işaret etti. Çürükkaya, “PKK da tek karar mercii hepimiz biliyoruz ki, İmralı adasında kalan Abdullah Öcalan’dır. Onun dışında PKK da veya PKK ‘nın legal kurumlarında hiç kimse Kürtlerin kaderi ile ilgili tek bir karar almaz. Alacağı hiç bir kararın geçerliliği de yoktur, şimdiye kadar Öcalan dışında alınan kararların ömrü İmralı’dan gelmiş bir emre kadardı.
Bundan sonra da öyle olacaktır. Abdullah Öcalan’ın kendisi de bir karar mekanizması değildir. Devletin kendisine verdiği görevi icra etmekle yükümlüdür. Durum böyle olunca, devletin şimdilik PKK’yı silahsızlandırmasını düşünmek yerine, onu tam kontrol ederek, silahlandırmayı bile düşünmektedir demek daha doğrudur.
Hükümetin çözüm sürecinden anladığı şey, silahlı çatışmanın durdurulması, resmen kabul etmediği, ama sözde kabul ettiği Kürtlere bazı şeyleri vererek sükunet ortamını sağlamasıdır.
AKP iktidarda olduğu müddetçe, Öcalan da MİT’in kontrolünde olduğu müddetçe, çatışma ortamı doğmaz, doğsa dahi hükümetin bilgisi, ilgisi ve izni dahilinde olmuştur diye kabul ederiz. Kandil veya başka merkezler herhangi bir sebepten dolayı çatışma çıkarırsa, İmralı’daki Öcalan, MİT’in eli altındaki düğme gibidir, bu düğmenin indirilmesi yeterli olacaktır.
Devlet, Öcalan’ı bir araç olarak kullanarak süreci götürmeye çalışıyor. Silahlı çatışmanın sona erdirilmesi elbette olumludur, Kandil’dekiler önderlerinin söylediği her şeyi emir olarak telaki ediyorlar. Önderleri, Türklerle Kürtlerin ortak bir ulus olduklarını söyledi. Bunu kabul ettiler. Bu demektir ki; Kürtler ayrı bir ulus değildir. Önderleri bizim Türk bayrağına bir itirazımız yoktur, bayrak ortak değerimizdir dedi. Bunu da kabul ettiler. Misak-i Milli sınırlarını meşru görmekle birlikte, Türkiye lehine genişletelim, Musul ve Kerkük’ü de katalım dedi. Onu da kabul ettiler. Resmi dilin Türkçe olarak kalmasını istiyoruz dedi, onu da amin dediler” ifadelerini kullandı.
AK Parti’nin Kürt sorununu çözme kararlığını da değerlendiren Çürükkaya, şöyle konuştu:
“AK Parti, Kemalistlerden farklı olarak Güney Kürdistan yönetimini resmen tanıdı. Bir nevi stratejik ittifak içine girdi, petrol kaynaklarından dolayı ticari ilişkileri geliştirdi, Türk firmalarının Kürdistan federasyonunda yatırım yapmaları için teşvik etti, burada da yıkamıyorsam denetim altına alayım yoluna başvurdu. Devletin uzun bir süre yaptığı çalışma sonucu Kürtler, Apo’ya endekslendi, AKP de bu politikayı devam ettirerek Öcalan’ı kullanıp çatışma ortamını durdurmuş ve devletten kopmuş Kürtleri yeniden entegre etmek için bir çabanın içindedir. Bu konuda kararlı görünüyor.”
“6-7 EKİM OLAYLARINI KOBANİ İSYANI OLARAK GÖRMÜYORUM”
Halkların Demokratik Partisi tarafından yapılan çağrı üzerine yaşanan olaylarla ilgili Çürükkaya, bunu bir akıllı isyan olmadığını ifade ederek, Kürtlerin kendi sokaklarını yaktığına vurgu yaptı. Çürükkaya, “Selahattin Demirtaş sokağa inin çağrısını yaptı ve yüz binler hayal kırıklığı içinde isyan ettiler. İsyanın aklı ve önderleri yoktu, kendi kentlerinin ve kasabalarının sokaklarını yaktılar, yıktılar. Kendi insanlarını öldürdüler. Hükümet, İmralı’daki düğmeye bastı ve isyan durdu” dedi.
AHMET Ün

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu