TOKLARIN YÖNLENDİRDİĞİ AÇLARLA İLGİLİ BİR KAÇ SÖZ!
Abdullah Öcalan üzerinde tecrit varsa, kendisi ölüm orucuna yatsın! Hayri Durmuş, sempatizanlarına siz ölüm orucuna girin, ben yemek yiyip göbek büyüteceğim demedi. Mazlum Doğan kendi sempatizanlarına, siz kendinizi asın, ben sayenizde rahat yaşayayım demedi. Ferhat Kuray arkadaşlarına, siz kendinizi yakın ben düşmanlarımıza "devletin akıllı eriyim" derim demedi
Leyla hanımı hapishanelerde ve dışarıda çok sayıda kişi destekledi. Onlar da açlık grevine girdi.
Ben roman yazmakla uğraştığım için günlük olaylarla ilgilenmiyordum. İç dünyama çekilmiştim. Ama ölümler art arda gelince, artık dayanamadım. Olan bitenleri analiz etmenin ve bir tavır ortaya koymanın gerekli olduğuna inandım.
Tartışmamız gereken birinci konu, Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecritin nedenidir.
Neden Abdulah Öcalan ailesi ve yakınları ile görüştürülmüyor?
Bilindiği gibi Öcalan İmralı’ya döndükten 2014 yılına kadar, düzenli olarak avukatları, HDP yöneticileri ve yakınlarıyla görüştürüldü.
Öcalan’ın mesajları bu kesimler tarafından kamuoyuna taşındı. MİT denetiminde çalışan kuryeler, Kandil dağında üstlenen KCK yöneticilerine mesajlar götürüp getirdi.. Bu döneme “barış süreci” adı verildi.
Radikal gençlerin tümü şehirlere indirildi. Hükümet silahlı olarak gelip şehirlere yerleşen gençler karşısında sessiz kaldı.
Suriye iç savaşından dolayı, Kandil’deki KCK başkanlık konseyi ile İmralı’daki Öcalan farklı cephelerde yer aldı. Kandil’ dekiler İran’ın mahkumları olduğundan, başını İran’ın çektiği cephede, Öcalan’da Erdoğan’ın cephesinde kaldı.
Vaziyet böyle olunca on bine yakın radikal genç şehirlerde imha edildi. Yedi şehir veya belde haritadan silindi. Bir milyon kişi evsiz bırakıldı. Son kırk yılın en geniş katliamı üzerinde bir tartışma bile yapılmadı.
İçerdeki Abdullah Öcalan Recep Tayip Erdoğan gibi düşünüyor, yakınları ve avukatlarıyla görüştürülse, ya hiç konuşmayacak, ya Recep Tayip Erdoğan’ın siyasetini savunacaktır.
Buna ise ortam müsait değildir. Böyle bir durum, KCK yi önce ikiye böler. İkiye bölünen KCK onlarca parçaya bölünür, Türkiye ve İran kontrolü kayıp edebilir.
Bana göre Abdullah Öcalan’ın yakınları ile görüştürülmemesinin nedeni budur.
Kanıt mı istiyorsunuz?
Derhal sunayım; bundan bir müddet önce, Abdullah Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan, adaya götürülüp, görüşme sağlandı. Yarım saat kadar süren görüşme ile ilgili kamuoyuna HDP ve KCK adına yapılan açıklamada, “seçimde HDP ye başarılar dilerim” demiş, denildi.
KCK Abdullah Öcalan’ın kardeşine söylediklerini kamuoyuna açıklamadı. Görüşme anında kardeş Öcalan’ları dinleyen, seslerini ve görüntülerini kayıt altına alan hükümet ise, tek kelime olsun bir açıklama yapmadı.
Kendilerine bağlı olan bir gazeteciye iki satır bile yazdırtmadı.
KCK ve Hükümet Öcalan’ın ne söylediğini biliyor. Ben de Abdullah Öcalan’ın söylediklerini öğrendim!
Buradan tarihe not düşeyim: Öcalan’ın söylediklerini iki başlık altında toplamak mümkündür:
“1- Açlık grevleri sona ersin.
2- HDP cumhur ittifakı ile birlikte hareket etsin” dedi.
Kandil bundan dolayı Abdullah Öcalan’ın söylediklerini açıklamayı ret etti.
Öcalan’ın görüşleri kamuoyuna iletilseydi. KCK inin ikiye bölünme durumu ortaya çıkardı. Bu aşamada hükümet buna hazır değildi.
Diğer olasalığı düşünürsek, Öcalan Erdoğan rejimine karşıdır, Türk devletine karşıdır, görüşme sırasında hükümet ve devlet aleyhine görüşünü dile getirir, örgütüne talimatlar verir, AKP iktidarını sarsacak durumlar ortaya çıkarır.
Bu olasılığa inananlara sadece gülünür!
Durum böyle ise bu gençler neden intihar ediyor?
Kandil’dekiler tarihi tekrar ettirmeye çalışıyorlar. Onlara göre 12 eylül 1980 askeri darbesi iş başına geldi, herkesi susturdu. Hak aramanın yollarını kapattı. Cezaevlerinde işkence sistemini kurdu, mahkemelerde savunma hakkını gasp etti.
Mazlum Doğan bu durumu protesto etmek için 21 Mart 1981 gecesi kendisini astı. Ferhat Kurtay ve arkadaşları 18 Mayıs 1982 günü kendilerini yaktı. Hayri Durmuş ve arkadaşları ise 14 Temmuz 1982 günü ölüm orucu başlatarak yaşamlarını yitirdi ve bu direnişler Kürt halkının dinamiklerini harekete geçirerek 20 – 30 yıl süren bir isyana neden oldu.
Bu isyanın neden yenilgi noktasına geldiğinin hesabını yapmayanlar, ondan dersler çıkarmayanlar, Kürt halkının nasıl arkadan hançerlendiğini görmeyenler veya görmek istemeyenler, tarihten, Kürdistan’da olan bitenlerden habersiz olan yeni kuşak gençlere, “Recep Tayip Erdoğan iktidarı, herkesi susturdu. Hak aramanın yollarını kapattı. Cezaevlerinde tecrit sistemini kurdu, mahkemelerde savunma hakkını gasp etti” diyerek, filmi başa aldı.
Onlara göre yeni Mazlum Doğan’lar, yeni Ferhat Kurtay’lar, yeni Hayri Durmuş’lar ortaya çıkacak, ardından Kürdistan halkı ayaklanacak, aynı film ikinci kez oynayacak!
Filmi birince kez seyredenler için ikinci kez izlemek trajedidir.Yeni kuşak için trajikomedi olacaktır.
Kürdistan halkı Kandil’deki mandalara ve İmralı’daki Dahak’a şunları artık söylemelidir:
Kırk yıl boyunca biz direndik, ölümlere yattık, kendimizi yaktık, tüfeklerle uçaklara, taşlarla tanklara karşı savaştık. Sizin rehberliğinizdeki savaşınızın sonucunda ölüm dışında elle tutulur hiç bir hak elde edemedik. Ve hiç bir savaşta sizi yanımızda göremedik. Biz öldükçe daha iyi yaşadığınızı gördük. Bu gün gençlerimiz kendilerini asıyor, onları ölüme intihara sürüklüyorsunuz, ama utanmadan sizler üç öğün yemeğinizi yiyor, göbeklerinizi büyütüyorsunuz!
Eğer Abdullah Öcalan üzerinde tecrit varsa, kendisi ölüm orucuna yatsın! Hayri Durmuş, sempatizanlarına siz ölüm orucuna girin, ben yemek yiyip göbek büyüteceğim demedi. Mazlum Doğan kendi sempatizanlarına, siz kendinizi asın, ben sayenizde rahat yaşayayım demedi. Ferhat Kurtay arkadaşlarına, siz kendinizi yakın ben düşmanlarımıza “devletin akılı eriyim” derim demedi.
Son söz olarak şunu söylemek istiyorum. Kandil’deki İran uşaklarının ve İmralı daki Türk uşağın tek bir amacı vardır. Kalan Kürt gençlerini imha ettirmek, halkın umutlarını tamamen yıkmak, Kürtleri sömürgeci egemenliklere razı ettirmektir!
Ey acı çekenler, uyanın artık! Karanlık dağılıyor, şafak attı! Yarasalardan korkamayın! Onlar, bu güne kadar kanınızla beslendiler, karanlık mağaralarına kadar kovalamanın vakti geldi!
Selim Çürükkaya