Diyarbakır konferansı kararları geçersizdir
Bu konferanslar üzerine çok şey yazıldı. Bana sorarsanız bu konferansların tek bir amacı vardır: Türk MİT' inin Öcalan üzeri dayattığı projenin Kürtlere kabul ettirilmesi çalışmasıdır.
Selim Çürükkaya / Haziran aynın ortalarında Diyarbakır’ da bir konferans toplandı. Konferansın kararını ve tarihini belirleyen İmralı’ da ki Öcalan’ dı, hatta konferansın isim babası da kendisiydi, konferansta nelerin konuşulması gerektiğini de O belirlemişti. Yalınız Diyarbakır’ da değil, Avrupa ve Ankara’ da konferansların yapılmasını emreden yine MİT siz hareket etmeyen Öcalan’ dı.
Bu konferanslar üzerine çok şey yazıldı.
Bana sorarsanız bu konferansların tek bir amacı vardır:
Türk MİT’ inin Öcalan üzeri dayattığı projenin Kürtlere kabul ettirilmesi çalışmasıdır.
Diyarbakır’ da yapılan konferansa Hak-Par katılmadı, Huda-Par katılmadı, Türkiye KDP si ve yüzlerce Kürt politikacısı katılmadı. Katılanlar konuşmalarını yaptılar, 13 maddelik kararları alıp kamuoyuna deklere ettiler.
Peki alınan bu kararların bir değeri var mı?
Yani bu kararları alanlar, aldıkları kararların ardında duracak mı?
Hayır, o karalar alınmak için alındı veya bir müddet Kürt kitlelerini oyalamak için alındı.
Bir kere o konferansa katılan hiç kimse ve hiçbir kurum karar alma organı değildir.Bunlar başka yerlerde alınan kararları onaylama mercii, yani onaylama memurlarıdırlar.
Bundan dolayı aldıkları kararların hiç bir değeri yoktur.
Yakın bir zamanda MİT’ in denetimindeki Öcalan, onların aldığı kararları çiğnediğinde, bu kararları alan hiç kimse karşı çıkma yürekliliğini kendinde bulamayacaktır.
Kürtlerin geniş bir kesimi bu konferansların amacını niteliklerini bildiği için katılmadı, ilgi duymadı, bana göre de doğru yaptılar!
Sırrı Sürayya Önder tarafından 21 Martta Diyarbakır’ da kamuoyuna açıklanan ve Apo’cular tarafından “manifesto” olarak lanse edilen metni alkışlayanların, Diyarbakır’da yapılan konferansta Kürtler için ulusal statü istemelerinin anlamı var mı?
Yoktur!
Çünkü o metinde Öcalan Kürtler ile Türklerin tek bir millet olduğunu söylüyor, yani Kürtlerin ayrı bir ulus olmadığını vurguluyordu.
Diyarbakır’ da yapılan konferansa katılanlar, Öcalan’ı tek ve şaşamaz karar mekanizmasına yükseltmişlerdir.
Yüksek karar mekanizması Kürtlerin bir ulus olmadığını söylüyor ve bu zatlar da bu söylemi alkışlarlarken, bu gün nasıl oluyor da Kürtler için ulusal statüden söz edebiliyorlar?
Artık herkes biliyor ki; Diyarbakır ve Qandil’ de alınan kararlar dayatılmak için veya devletten Kürtlerin ulusal haklarını almak için değil, onları tartıştırarak kitleleri bir arada tutmak içindir.
Zaten uzun bir süredir Apo’ cu kitle amaçsız kalmıştı.
Şimdi konferansın 13 maddesi bir strateji gibi hafızalara sürülecek ve kitlelere adeta,“alın bunlarla oyalanın” denilecektir.
Ve maalesef kitleler 30 yıl boyunca yanıltılmasına rağmen yeni ortaya atlan taleplere sarıldığı gibi bu taleplere de sarılacaktır, çünkü haklı taleplerdir.
Kitleler haklı talep olduğu için sahip çıkacak, ama bu haklı taleplerden bir müddet sonra vaz geçildiğinde kitleler önlerine sürülen yeni taleplere kanıp geçmişi unutacaktır.
Bu oyunu çok iyi bildiğim için, bu konferanslara ve bu konferanslarda alınan kararlara sadece güler geçerim ve öngörümü de her zamanki gibi söylerim.
İsterim ki yazdıklarım bir köşe de kalsın, günü geldiğinde doğrulukları anlaşılsın, aklı başında bir iki adam / kadın okuyup aydınlansın, bu bile bana yeterlidir.
Çünkü karanlık bir yerde bir iki aydınlanmışın etkisi büyüktür.
Diyarbakır konferansında alınan kararlar kitleleri oyalamak ve bir arada tutmak içindir.
AKP kendi Anayasa taslağını Meclise indirdiği gün, Öcalan’ ın talimatıyla BDP Milletvekilleri bu anayasaya “evet” oyu verecekler, Diyarbakır da aldıkları kararları kendileri çiğneyeceklerdir.
Çünkü AKP nin anayasa taslağında kürtlere ne statü vardır nede ulusal bir hak!
Kısacası Diyarbakır konferansının aldığı kararlar, önemlidir.
Kararları alanların rüştü yoktur.
Sorun zaten buradadır.
Okuyucularımın bilgisi olsun diye alınan karaları aşağıya alıyorum:
Konferansımızın aldığı kararlar şu şekildedir:
1- Sn. Abdullah Öcalan Kürt Sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için tarihi bir fırsat yaratmıştır. Kürt hareketi sorunun barışçıl ve demokratik çözümü için samimi ve ciddi adımlar atmıştır. Konferansımız hükümetin aynı ciddiyetle ve samimiyetle adımlar atması gerektiğini ifade etmiştir.
Delegasyonumuz, bu aşamada, hükümetin hala kullanmakta olduğu dil ve üslup, yeni karakol yapımları, koruculuğa yeni kadroların açılması ve askeri hareketlilik gibi uygulamalardan kaygı duymaktadır. Kamuoyunda güven yitimine ve samimiyetin sorgulanmasına yol açan bu uygulamaların derhal sonlandırılması çağrısında bulunur.
Konferansımız, bu bağlamda, müzakere sürecini sağlıklı ve güvenli bir biçimde sürdürülmesi için demokratik çözüm sürecinin başat aktörü Sn. Abdullah Öcalan’ın özgürlüğünü talep eder.
2- Kürdistan halkları kendi tercihleriyle statülerini (özerklik-federasyon-bağımsızlık gibi) belirleme hakkına sahip olduğunu, Kürdistan halklarının kendi kaderini tayin hakkının sadece Kürdistan halkının kararına ve onayına bırakılması Konferansımızda ortaklaşılan bir ilkedir. Konferansımız Kürdistanın bir statüsü olmadan Kürt sorununun nihai olarak çözülemeyeceğini karar altına almıştır.
3- Delegasyonumuz, çağdaş demokratik bir anayasa yapılmasını talep eder. Kürdistan Halklarının kendi kimliği ile örgütlenme özgürlüğü, anadilde eğitim ve Kürtçenin resmi dil olarak kabulü, anayasal güvence altına alınmalıdır.
4- Yoksulluk, göç, işsizlik, ekolojik tahribat gibi devasa toplumsal sorunlar, Kürdistan’da tüm yoğunluğuyla yaşanmaktadır. İçerisinde siyasetin-sivil toplum örgütlerinin-yerel yönetimlerin ve farklı grupların da olduğu bir mekanizma kurularak, kamu kaynaklarının pozitif ayrımcılık ilkesi temelinde Kürdistana aktarılmasının sağlanması gerektiğini önemle vurgular.
Konferansımız Kürdistanın geleceğinin inşasında gençliğe olan inancını ifade eder ve iradesini önemser.
5- Başta hasta ve çocuk tutsaklar olmak üzere cezaevlerindeki tüm siyasi tutsakların serbest bırakılması için yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Faili meçhullerin aydınlatılması ve toplu mezarların ortaya çıkarılması için devlet sorumluluklarını yerine getirmelidir.
6- Konferansımız 21. yy. en temel sorunlarından birisinin cins çelişkisi olduğu tespitinden hareketle, toplumsallığın en dinamik parçası ve kurucu aktörü olan kadının durumunun toplumdan ayrı ele alınamayacağına dikkat çeker. Kadına yönelik her tür müdahale aynı zamanda topluma yapılan bir müdahaledir. Konferansımız kadına yönelik her türlü saldırının karşısında olduğunu ilan eder. Kürt kadının Kürdistan mücadelesinde oynadığı rol tüm dünyaya örnek olacak şekildedir. Kadının, toplumsal cinsiyet eşitliği temelinde, özgün ve özerk yapısıyla, karşı cinsle eşit boyutta toplumsallığın her kademesine eşit katılma kararlılığını benimser.
7- Kürdistan coğrafyasında yaşayan Ermeni, Asuri-Süryani, Arap, Mıhallemi ve Türkmen gibi birçok halk ile Müslüman, Hristiyan, Musevi, Ezidi ve Aleviler gibi inanç grupları hem devletin politikaları nedeniyle hem de bu politikaların yol açtığı yanlış bilinç nedeniyle önemli zorluklar yaşamaktadır. Öncelikle tüm bu geçmişle yüzleşerek, yeni, eşit bir yaşam kurmak gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle kimliklerin özgürce ve inançları doğrultusunda yaşayabilmeleri ve gereken koşulların sağlanması için Konferansımız etkin çaba içinde olacaktır. Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı 20.YY. boyunca tekleştirici politikalar nedeniyle kendi topraklarından kopmuş tüm kesimleri geri dönmeye çağırır.
8- Konferansımız, Rojava parçasında kendi özgücüyle ve kendi özgün siyasetiyle gerçekleşen halk devrimininin yanında olduğunu belirtir. Kürt Yüksek Konseyi şahsında, birliğini ve ittifakını büyük ölçüde sağlamasını önemli görür. Rojava’da elde edilen kazanımların her Kürdistanlı tarafından korunması gerektiğine işaret eder. Diktatörlük rejimi ve Suriye muhalefetinde yer alan kimi çeteci grupların Rojava’ya yönelik tüm saldırılarını kınar. Konferansımız Rojavanın, sınır kapılarının açık tutularak tüm Kürdistanlıların Rojavaya yardım yapması çağrısında bulunur. Uluslar arası camiayı Suriye ile ilgili mekanizmalara Rojava Kürdistanını resmi olarak dahil etmesini talep eder.
9- Ulusal Konferansın toplanmasının yaşamsal önemde olduğunu ifade eden konferansımız, Kuzey Kürdistan Konferansı olarak bu konuda üzerine düşen sorumluluğu yerine getireceği iradesini beyan eder. Irak Cumhurbaşkanı Sn Celal Talabani, Kürdistan Federe Bölgesi Başkanı Sn Mesut Barzani, KCK Başkanlık Konseyi ve tüm diğer Kürdistani güçleri, Ulusal Konferans’ın bir an önce toplanması için girişimde bulunmaya çağırır.
10- Konferans delegasyonu, Kürdistan davasına katkı sunmuş her siyasi şahsiyet ve yapının emeğine saygı ve minnetle yaklaşır.
11- Konferansımız BM, İKÖ, AB ve dünya halklarını Kürdistan halkının adalet, özgürlük, eşitlik için verdiği mücadelesine karşı sorumlu davranmaya davet eder.
Konferansımız tüm uluslar arası örgüt ve devletlerden PKK’nin terör listesinden çıkarılmasını talep eder.
12- Konferans delegasyonu Kuzey Kürdistan Birlik ve Çözüm Konferansı’nın iradesini temsil edecek “Birlik ve Çözüm Komitesi” oluşturma kararı vermiştir. Bu mekanizma, yeni katılımlara açık bir şekilde konferansın aldığı tüm kararları takip etme, uygulama ve ihtiyaç duyduğu alanlarda komisyonlar kurma ve daha sonraki dönemlerde Konferansı yeniden toplama iradesine sahiptir. Bu komite demokratik müzakare sürecinin etkili organı olma misyonuyla çalışmalarını yürütür.
13 – Konferansımız; Türkiye halklarını, Konferansımızda açığa çıkan iradeyi tanımaya, esas almaya ve Türkiye Cumhuriyeti devletini Kürt halkının haklarını tanıması için baskı kurmaya çağırır. Aynı zamanda Konferansımız demokratik ve meşru mücadelesini destekler.
Kaynak Fırat haber ajansı