İşkencecinin eleştirisi
Bu yazının dibinde Kasım Engin imzası vardı. Pek çok kürt internet sitesi bu yazıyı kendi sayfasına taşıyarak, eleştiriye tabi tuttu. Bazı Kürt aydınları ve partileri Sayın İsmail Beşikçi' yi destekleyen yazılar yazdı. Ben ise; ne İsmail Hocayı desteklemek için bir yazı kaleme almayı, nede söz konusu yazıya bir yanıt vermeyi düşündüm.
Selim Çürükkaya /
HPG internet sitesinde 31.12.2008 tarihinde „İsmail Hoca´ya açık mektup”
başlığı altında bir yazı yayınladı.
Bu yazının dibinde Kasım Engin imzası vardı.
Pek çok kürt internet sitesi bu yazıyı kendi sayfasına taşıyarak, eleştiriye tabi tuttu.
Bazı Kürt aydınları ve partileri Sayın İsmail Beşikçi’ yi destekleyen yazılar yazdı.
Ben ise; ne İsmail Hocayı desteklemek için bir yazı kaleme almayı, ne de söz
konusu yazıya bir yanıt vermeyi düşündüm.
Benim için o yazayı kaleme alan kişinin kimliği önemliydi!
Kimdi bu Kasım Engin?
Kısa bir araştırma sonrası bilgiye ulaştım.
Kasım Engin’ in gerçek ismini buraya yazmayacağım
Ama maharetlerini yazacağım, rahat durmadıysa ismini, soy ismini doğum tarihini de yazarım.
Kendi kullandığı takma isimle Kasım, 1993 ilk baharında
Güney Batı Eyaletinde (Antep, Maraş, Malatya, Adıyaman)
Terzi Cemal’ in görevlendirdiği beş kişilik işkenceci grubun başıdır.
Bu Kasım ve dört kişilik işkenceci grubu 17 Kürt gencini Öcalan ve Terzi Cemal’in
Talimatıyla tutukluyorlar. Onları işkence ile katl ediyorlar.
Öldürdükleri gençlerin cesetlerini karlı dağlarda bırakarak,
Bekaa vadisine dönüyorlar, ben de o dönemde Bekaa’ da tutsaktım. Orada
Terzi Cemal tutuklandı, işkence ile öldürüldü.
Kasım ve ekibi, Terzi Cemal tarafından “kullanılmışlar” gerekçesi ile öldürülmediler.
Bekaa’ da tutuklu olan bana da, Terzi Cemal olay ile ilgili bir kitap yazma görevi verildi.
Bu vesileyle terzi Cemal ile birlikte Barelias’ a kadar gelen, burada soruşturmaya alınan,
daha sonra „Terzi Cemal’ in oyununa gelmişler” gerekçesiyle serbest bırakılan bu beş
işkenceci ile ben de görüştüm. Onlara: “Neden on yedi kürt yurtseverini öldürdünüz,
ve nasıl işkenceler yaptınız? Bana anlatın” dedim.
Bu beş kişinin arasında şimdi Kasım kod ismi kullanan şahıs da vardı.
Tüylerimi diken diken eden, Diyarbakır cezaevindeki işkence yöntemlerine
rahmet okutan, işkenceleri en ince ayrıntılarına kadar bana anlattılar.
Engizek Dağlarında 17 adet arkadaşlarını hunharca katledenler,
Bekaa vadisinde verdikleri ifadeler ile Terzi Cemal’ i de
aynı korkunçlukla katlettirmişlerdi.
İşte bu katliamların baş işkencecisi Kasım takma adlı kişi;
şimdi eline bir kalem veya bilgisayar almış, hiç utanmadan
Sayın İsmail Beşikçi’ yi eleştiriyor ve bize demokrasi dersi vermeye kalkıyor.
Bu adamı daha iyi tanımanız için 1993 Yılında Beyrut’ ta kaleme aldığım,
Apo’nun Ayetleri https://www.madiya.net/ adlı kitabımda
konu ile ilgili bölümü aşağıya aktarmak istiyorum:
„Ve hemen ardından Ömer tarafından adı verilen ve aynı çadırda bulunan
onyedi gerilla PKK- Vejinci ve Türk ajanı olarak tutuklanıyorlar.
Tutuklananlar, çırılçıplak soyundurulup bir çadıra konulunca işkenceler başlıyor.
İkisi bayan, on beşi erkek; dördü güneyli, onüçü kuzeyli, yaşları onsekiz ile yirmi yedi
arasında değişen bu gençler, kendi arkadaşlarının kurbanı olacaklarını biliyorlar artık.
Engizek dağlarında bir metre kar var. Bu dağlar bir vahşete tanık oluyor. Terzi Cemal’in
görevlendirdiği beş kişilik soruşturma ekibi, soruşturmaya alınanların ellerini ayaklarını
bağlıyor, yere yığıyor, meşe ağacından sopalarıyla iskence yapmaya başlıyorlar. İşkence
görenler: “Biji serok Apo, kahrolsun Vejin!” sloganını atıp direnince, bazılarının erkeklik
organları ve testisleri bıçakla kesiliyor. Ateşte kızartılan kızgın demir şişler böğürlerine
sokuluyor. Yarım saat kara gömüldükten sonra, yarım saat ateşin yanında tutuluyorlar. Bu
iskenceler günlerce sürerken iskence yapanlar: “Kahrolsun Vejin, Biji Serok Apo!” diye
slogan atarken, iskence görenler de: “Biji Serok Apo, kahrolsu Vejin!” diye bağırıyor.
Onyedi Kürt genci, on yedi gerilla Engizek’lerin karlı dağlarında böyle katlediliyor ve
cesetleri ortada bırakılıyor; kurda kusa yem olarak!
Bu dramda saklı olan korkunç bir gerçek var.
Bu gerçeğin kavranmasını istiyorum.
Ulu önderimiz, kendi diktatörlüğüne karsı olmayan muhalefetten bile korkuyordu!
Çok basit bir muhalefeti öylesine büyütüyor, kullarını öylesine inandırıyordu ki; kullar
korkularından birbirlerine basit gerekçelerle saldırıyor; bir eyaletteki gerillanın yarısı
katil, yarısı kurban olarak birbirini yiyip bitiriyordu.
Ulu Önderimiz gölgesinden bile korkuyordu.
Ulu önderin korkusu, kendisine bağlı kullarına bulaşıyordu.
Ve bu korkuyu içselleştirenler, arkadaşlarının, yoldaşlarının katili oluyordu.”
(Apo’ nun ayetleri, Doz yayınları, istanbul 2. Baskı sayfa 319.