Lozan davası 5
Selim Çürükkaya / Olay örgütlü bir saldırı olduğu için saldırganlar yakalandıklarında nasıl ifade vereceklerini önceden kendi aralarında anlaşmışlar veya örgüt onlara gerekli talimatı vermiştir. „ kız karı meselesine getirin vurun” Bu deyim Abdullah Öcalan’ a aittir, argo bir deyimdir, okuyucunun afına sığınarak olduğu gibi aktarıyorum.
Bundan birkaç yıl önce Avukat Hüseyin Yıldırım bir sohbet anında bana şunları anlatmıştı:
„Gazeteci M. Ali Birand ile birlikte Bekaa vadisine gitmiştim. Bir ara Öcalan’la konuşuyorduk, ona: ‚Avrupa’ da partimiz tarafından diğer Kürt örgütlerinin taraftarlarına ve üyelerine karşı bazı saldırılar yapılıyor, buda Avrupa’ daki bazı siyasi çevreler nezdinde bizi zor durumlara düşürüyor’ dedim. Öcalan bana baktı, biraz düşündü, ardından başını kaşıdı, gözlerini yumdu, aynen şu cevabı verdi: ‘Tamam bundan sonra karı kız meselesine getirip vuracağız.’ dedi”
Saldırganlar Lozan’da yakayı ele verince olayı „karı kız meselesine” indirgemişlerdi.
Saldırgan İbrahim Aslan, Lozan Polisinde şu ifadeyi vermişti:
„Ben, şu anda Fehmi Budan’ın eşi olan bayanla daha önce çıkıyordum.
Fehmi bu durumu öğrenince, bana ve arkadaşım Kadir Ceylan’ a bıçakla saldırdı, bende kendimi savunmak zorunda kaldım aramızda kavga çıktı.”
Diğer saldırgan Kadir ise İbrahim Aslan’ı doğrulamış:
„Doğrudur Fehmi Budan arkadaşım İbrahime saldırdı, ben araya girdim bıçak yarası aldım” demişti.
Onlara göre Ripon meydanındaki bütün tanıklar susacak ve politik cinayet „namus cinayeti” ile kılıflandırılacaktı.
Olayın perde arkasına geçmeden önce, olayda kullanılan kişilerin kimlikleri üzerinde durmakta yarar vardır.
Çünkü bu olaya karışanlar tam olarak tanınmadan sağlıklı bir yargıya varmak zordur.
Yazının bir bölümünde Deniz Kaytan’ın kim olduğunu, Öcalan tarikatına nasıl katıldığını, başına nelerin geldiğini, akibetinin ne olduğunu anlatmıştım.
Bu olayın ikinci Kahramanı Bingöl’e bağlı Simsor köyünde doğma Ali Yılmaz’dır. Çünkü Zürih’ te Fehmi Budan ve hiç bir örgüt ile ilşkisi olmayan Selim Elçi’ ye yapılan saldırıların kışkırtıcısı, planlayıcısı ve hatta uygulayıcısı Ali Yılmazdır.
Bu adamın kim olduğunu bilmemiz gerekiyor. „Todesmelodie” yani ölüm melodisi adlı bir film vardır.
Ali Yılmaz’ın adını her duyduğumda, bu filmdeki doktoru hatırlarım.
İrlanda’da bir itirafçı arkadaşı ile iki polisi öldüren bir İRA militanı kendi ülkesini terk ederek Meksika’ya gider, kendini devrimin ortasında bulur, devrimi yöneten örgütün ikinci adamı konumunda olan doktor, yakalanınca itirafçı olur, askeri bir araca bindirilerek yağmurlu bir gecede arabanın içinden arkadaşlarını gammazlayarak kurşuna dizdirtirken, İrlanda’lı militan, yağmur damlalarının vurduğu araba camının ardındaki doktorun arkadaşlarını gammazlayan yüzünü görür.
Kimse doktorun yakalandığını bilmediğinden, hiç bir şey olmamış gibi doktor serbest bırakılır ve görevinin başına geçer. Bir gün örgüt, düşman askeri dolu bir trenin (a) şehrinden (b) şehrine doğru harekete geçtiği istihbaratını alır. Trenin geldiği istikamete doğru dinamit yüklü bir lokomatif hazırlanır. Örgütün üst düzey yöneticileri bu inthar eylemini gerçekleştirebilecek bir makinist bulmak için toplandıklarında, İrlandalı militan „Bu eylemi ben ile doktor yapacağız” der, doktor, şaşırır ama kabul etmek zorunda kalır.
Dinamit yüklü lokomatif düşman trenine hızla yaklaşırken, İRA militanı: „O gece seni gördüm avcı” der. Doktorun dili tutulur, eline küreği alır ve lokomatifin daha hızlanması için yanan ateşin üzerine kömür atar, lokomatif ile düşman treni karşı karşıya geldiklerinde İRA militanı trenden atlar, az ileride trenler çarpışır, doktor ölür, korkunç bir patlama ve cehennem!
İki trenin çarpıştığı noktada Meksika devrimcileri pusuya yatmıştır, patlamada ölmeyen askerlerle pusudaki devrimciler arasında çatışma başlar, olay yerine yetişen İRA militanı burada vurulur, yaralandığını Meksikalı eşkiya arkadaşı görür, yanına koşar, yaralı arkadaşının başını dizine koyar, doktorun devrimin en büyük kahramanı olduğunu söyleyince İRA militanı gülümser: „Devrimin en büyük hainiydi, bundan sonra devrimin kahramanı olarak bilinecek”der.
Şimdi bakalım Ali Yılmaz’ ın hikayesi doktorun hikayesine benziyor mu?
12 Eylül askeri darbesi olduğunda Ali Yılmaz bir grup arkadaşıyla birlikte dağa çıkar, kaç ay dağda kaldığını kesin olarak bilmiyorum. Ama 1981 in başında Ali Yılmaz arkadaşlarını bırakıp kaçar, babasının evine Simsor köyüne gelir. Babasını, kendisini ihbar etmesi için karakola gönderir. Baba görevini yerine getirir. Türk askeri gelir, Ali Yılmaz’ı alır götürür. Soruşturmada itirafçı olur, bildiği gördüğü, tanıdığı her şeyi söyler. İtiraflarında aranan bir devrimcinin bizim köyde yani yeniköyde saklandığını, ayrıca bu köyden 12 kişinin kendileriyle ilişkide ve PKK li olduklarını söyler.
Yeniköyde olan herkes o korkunç günü hala hatırlıyor. Yüzbaşı Durmuş Kıvrak komutasında yüzlerce asker köyü kuşattır, yediden yetmişe bütün erkekler ilk okulun önüne toplatılır, yüzleri duvara çevrilir, elleri havada, bacakları açık, beşyüze yakın erkek korkulu anlar yaşar, üstleri aranır, kimi dipçiklenir, kimi yumruklarla, kimi sopalarla dövülürken, okula yakın bir araba bekliyordur, askeri arabanın içinde bir subay oturuyor, onun yanıda askeri parka giydirilmiş, başına külahı çekilmiş Ali Yılmaz duruyor.
Onun verdiği listedeki isimler Yüzbaşı Durmuş Kıvrak tarafından tek tek okunuyor ve ismi okunan kişi kalabalıktan ayrılarak Kıvrak’ın yanına gidiyor. Ali Yılmaz yanındaki subayın, adı okunan kişi bu mu sorusunu başıyla onaylıyor.
12 Yeniköylü genç köyün ilk okuluna alınıyor, burada falakaya yatırılıyor, bağırtılarını bütün köylüler duyuyor, bir müddet sonra elleri ve gözleri bağlanarak cemselere bindiriliyorlar. Bingöl’de işkence dayak, açlık korku, aşağılanmaya maruz kalıyorlar. 12 kişden beşi tutuklanıp Elazığ’ a gönderiliyorlar, diğerlerini serbest bırakıyorlar. Tutuklananlardan Z.K 23 ay, N.K 3 yıl, Ö.F.K 3 yıl,K.K 3 yıl, M. R.K. 16 yıl hapiste yattı, bu beş kişi şu anda yaşıyor.
Böyle itirafçı olan Ali Yılmaz, cezaevinden çıkınca, İsviçre’ye geliyor, uzun bir müddet örgüten uzak duruyor, bu süre içinde Meksika devrimci örgütü gibi bir örgütün ortalıkta görünmediğini, eski örgütün özünden boşaltıldığını kavrıyor, dürüst, devrimci, yurtsever olan kişilerin öldürüldüğünü, örgütten kaçırtıldığını öğreniyor, kendisi gibi adamların arandığını fark ediyor ve gidiyor…
Kürtleri sopa ile islah etme, bıçakla doğrama görevlerine talip oluyor.
Devam edecek