PKK yi Kimler Kurdu? 6
Mazlum Doğan ile tanıştıktan sonra Batman dolaylarında grubun oluşum çalışmalarına katıldı. 1979 Yılında Filistin’e gerilla eğitimi için gitti. Silahlı bir Örgütün oluşturulması için çalışmalarını sürdürürken, PKK’nin merkez komite üyeleri M. Can Yüce ve Kemal Pir ile Batman’a yakın bir yerde, gece arabayla yolculuk yaparlarken, yollarını kesen jandarma tarafından yakalandılar.
Selim Çürükkaya / 109 – Mahsum Korkmaz: Mazlum Doğan 1976 tarihinde Kürdistan Devrimcileri grubunun temellerini atmak için Batman’a gitti, burada çalışmalarını yürüttü. Öğretmenler, aydınlar ve öğrencilerle ilişkiler kurdu. Tartışarak onları ikna etmeye çalıştı. İşte bunlardan biri de o dönemde Batman Lisesinde okuyan Mahsum Korkmaz’dı. Mahsum Korkmaz, 1956 Yılında Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde doğdu. İlkokulu Silvan’da okuyan Korkmaz, daha sonra ailesi ile birlikte Batman’a yerleşti, eğitimini Batman’da devam etti.
Mazlum Doğan ile tanıştıktan sonra Batman dolaylarında grubun oluşum çalışmalarına katıldı. 1979 Yılında Filistin’e gerilla eğitimi için gitti. Silahlı bir Örgütün oluşturulması için çalışmalarını sürdürürken, PKK’nin merkez komite üyeleri M. Can Yüce ve Kemal Pir ile Batman’a yakın bir yerde, gece arabayla yolculuk yaparlarken, yollarını kesen jandarma tarafından yakalandılar.
Mahsum Korkmaz bir uçurumdan yuvarlanarak kaçmayı başardı. Bu gelişmelerden sonra tekrar yurt dışına çıktı. Bekaa vadisinden Güney Kürdistan’a döndü.
Mahsun Korkmaz silahlı Mücadeleyi başlatacak olan üç komutandan biriydi. (Diğer ikisi Abdullah Ekinci ve Terzi Cemal) Mahsum Korkmaz, Eruh baskını komutanlığını yaparak adını tarihe yazdırmayı başardı. Bölgede silahlı mücadeleyi sürdürürken 28.03.1986 tarihinde öldürüldüğü açıklandı. Mahsum Korkmaz’ın ölümü üzerine pek çok söylenti vardır. Kimine göre, Türk devleti ile girdiği bir çatışmada yaşamını yitirdi. Kimine göre Abdullah Öcalan’ın bilgisi dahilinde öldürtüldü. Ben burada bir yorum yapmayacağım, sadece Öcalan’ın bu konuda söylediklerini aktarmakla yetineceğim:
“PKK içinde Kör Cemal ile Hogir bir zamanlar, yani 1986 yıllarından sonra Öcalan’ın gözdeleriydi. 3. kongrede onları yetkilendirerek, Botan mıntıkasına yolladı. Öcalan’ın talimatlarını harfiyen uyguladıkları için, Öcalan’ın değimi ile -kontra pratiği- sergilediler. Devran döndü. Öcalan onları çete olarak ilan ettiğinde, haklarında şunları söyledi:
“Dediğim gibi, bunların yarı yarıya TC ile ilişkileri vardır. Ailenin bir kesimi devletten, öbür kesimi sözümona bizden yanadır.
Bu biçimde PKK’ye yaslanmışlardır. Ama PKK’nin çizgisi direniyor. Bilmeniz gereken en önemli yön burasıdır. Bunlar ise bakıyorlar. Ayaklarının altındaki toprak kayıyor. Tam da bu noktada ne yapıyorlar? PKK’nin kadro yapısını düzensiz bir biçimde düşmanın üzerine sürerek kırdırtmak istiyorlar. Örneğin Agit (Mahsum Korkmaz) ve Erdal yoldaşların katledilmesinde bu tutum çok belirgindir.”
PKK’de Tasfiyecilik ve Tasfiyeciliğin Tasfiyesi. Abdullah Öcalan -Sayfa 364-
Devamla:
“Bu çete daha sonra işlerini geliştirmişti. Bu tipler, Birisi otoritenizi sarsıyor ve kendisiyle başedemiyorsanız, çatışmada veya başka bir yerde karambole getirerek kendisini vurun ve olaya kaza süsü verin” diyorlardı. Aslında Erdal yoldaş tamamen bu mantık sonucunda gitti. Büyük bir olasılıkla Agit (Mahsum Korkmaz) yoldaşın durumu da buydu. Böylesi daha yüzlerce olay vardır.”
PKK’de Tasfiyecilik ve Tasfiyeciliğin Tasfiyesi. Abdullah Öcalan -Sayfa 365-
Kör Cemal ve Hogir tasfiye edilince, bu kez PKK komutanı Şahin Baliç mahkum sandelyesine oturtuldu. Bir zamanların gözde komutanı Şahin, 1988 Yılında Bekaa vadisinde Öcalan tarafından tutuklandı. Uyduruk bir mahkemede yargılandı. Mahkemenin kararı ve Öcalan’ın onayı ile kurşuna dizildi, ardından şöyle konuştu Öcalan: “Bu, Agit (Mahsum Korkmaz) yoldaşın şehit düşmesi olayına nasıl yansıdı? Agit yoldaşın büyük bir olasılıkla bunlar eliyle katledildiğini söyledik.”
PKK’de Tasfiyecilik ve Tasfiyeciliğin Tasfiyesi. Abdullah Öcalan -Sayfa 493-
Öcalan, Kenya’dan yakalanıp, Türkiye’ye getirildikten sonar, İmralı’ da cezaevinde 23 Temmuz 2008 tarihli avukat görüşmesinde, Mahsum Korkmaz için “Sanıldığı gibi askerler öldürmemiştir, İçimizde ki çetelerin Mahsum’un öldürülmesinde parmağı vardır” diye açıklamıştı.
110 – Kesire Yıldırım: 1956 Yılında Karakoçan’da doğdu. Ankara Üniversitesi’nde Radyo Televizyon ve Gazetecilik bölümünü okurken, Kürdistan devrimcileri grubunda Arabanlı İsmet ile tanıştı, aralarında duygusal ilişkiler gelişti. Bir müddet sonra Abdullah Öcalan bu duygusal ilişkiye müdahale etti, başta Öcalan’a uzak duran Kesire bir müddet sonra razı oldu. Onunla resmi olarak evlendi. Hatta okulunu terk ederek Kürdistan’ a geldi, Urfa Diyarbakır, Antep gibi kentlerde çalışmalarına katılan Kesire, örgütün merkezi yayın kurulunda görevler üstlendi. Askeri darbeden önce Şam’a geçti. Suriye yönetimi o dönemde Alevi bir azınlığın egemenliğindeydi. Abdullah Öcalan buradaki yapıya uymak için kendi adını değiştirdi. Öcalan, kendisine “Ali“ adını aldı. Hazreti Ali’nin eşinin adı Fatma’yı da Kesire’ye uygun gördü.
Libya da işçi olan kardeşi Osman’ı Şam’ a çağırdı, ona ise Hasan Hüseyin adını verdi. İlk yıllarda Abdullah Öcalan’ın sağ kolu gibi hareket eden Kesir’e Abdullah Öcalan’ın bütün zalimliklerini onayladı. Parti içi tasfiyelerde hep onun yanıda yer aldı. Bekaa’da yapılan 2. Konferanstan sonra Kesire Avrupa’ya gönderildi. Avrupa’ da Öcalan’a direkt bağlı olan, onun dediklerini harfiyen uygulayan Kesire Yıldırım ve Ali Çetiner idi. Öcalan bu iki ismi kullanarak Çetin Güngör ve arkadaşlarını tasfiye etmeye çalıştı. PKK’nin 9 Merkez Komite Üyesini bunlar aracılığıyla tasfiye edince, Kesire ile Ali Çetiner’i Ortadoğu’ya geri çekti. Kesire’yi bir müddet Güney Kürdistan’daki kamplarda tuttu. PKK’nin 3. Kongresi için Beka’ ya gelen Kesire, kendisini bambaşka bir ortamda buldu. Öcalan ile aralarında buz gibi bir hava esiyordu. Babası TSK’da Subay olan örgüt militanı Meral Kıdır adındaki kadının günlüğünü okuyunca, olanları tahmin etmeye başladı. Daha ne yapacağını düşünürken, önderliğe düzenlenmek istenen bir komplonun sanığı olarak tutuklandı. Meral Kıdır, Kesire’nin kıyafetlerini giyerek onu soruşturmaya başladı. Öcalan,
111- Hilmi Aydoğdu: Bingöl doğumludur. KUK örgütü üyesi iken Faşistlerin saldırısına uğradı, arkadaşı Cihat Elçi aynı saldırı da yaşamını yitirdi. Kendisi de ağır yaralı olarak saldırıdan kurtuldu. Bir müddet sonra Kürdistan devrimcileri grubunun çalışmalarına Bingöl’de katıldı. 12 Eylül darbesinden sonra tutuklandı, Elazığ cezaevinde uzun süre kaldı, buradan başka cezaevlerine sürgün olarak yollandı. Tahliye olunca Legal Kürt hareketi içinde görevler üstlendi. Diyarbakır’da basına verdiği bir mülakatta
112 – Hamit Baldemir: Hilvan doğumludur. Kürdistan devrimcilerinin grup aşamasında mücadeleye dahil oldu. Önce Hilvan da ardında Diyarbakır’da çalışmalar yürüttü. Diyarbakır bölge sekreteriyken Nisan 1980 da Diyarbakır’da tutuklandı. Diyarbakır zindanında direndi, işkencelere maruz kaldı, mahkemelerde siyasi tavır takınarak Kürt halkının haklı davasını savundu. 1984 Yılında Diyarbakır cezaevinde Örgütün bazı iç sorunlarından dolayı eleştiriler geliştirdiği için ilişkileri askıya alındı. Başka cezaevlerine sürgün edilince orada Türkiye sol gruplarıyla ilişkiye geçti. Tahliye olunca, Avrupa’ ya çıktı. Unutulanlar hanesine katılmış yaşlı bir amca olarak gerçek anılarına yazamadan yaşıyor.
113 Hasan Atmaca: 1957 yılında Urfa / Halfeti’ye bağlı Cibin Köyünde doğdu. İlkokulu kendi Köyünde okuduktan sonra 1968 yılında Diyarbakır Dicle Öğretmen Okuluna başladı. Daha çocuk yaşlardayken 68 kuşağından, özellikle Deniz Gezmiş’ten etkilenerek devrimci oldu. 1974 de Ağrı / Diyadin’e bağlı bir köyde öğretmen olarak göreve başladı. 1975 yılında Kürdistan Devrimcileri grubunun aktif üyesi ve okul arkadaşı olan Abdullah Kumral’ın etkisi ile Kürdistan devrimcilerine sempati duymaya başladı. 1976 Yılında Haki Karer ile tanıştıktan sonra grubun Diyadin sorumluluğunu üstlendi. 1978 yılında tayini Bozova’ya çıktı. Bu tarihten sonra Bozova, Urfa bölge sorumluluklarında bulundu. 1980 de tutuklanarak Diyarbakır zindanına atıldı. 8 Yıl burada vahşet düzeyinde işkenceleri maruz kaldı. Direnişlere katıldı. Mahkemede her türlü işkenceye rağmen geniş bir savunma yaptı. 1988 yılında Tahliye olduktan sonra mücadeleye bıraktığı yerden devam etti. Önce Avrupa, ardından Türkiye çalışmalarında bulundu. 1990 Yılında tekrar tutuklandı. Tahliye olunca bu kez 1992 Yılında gerilla mücadelesine katılmak için Güney Kürdistan’a gitti. Bir çok eyalette görev yaptı. İki dönem PKK MK üyeliğini üstlendi. Abdullah Öcalan’ın başlattığı İmralı süreciyle görüş ayrılığına düşerek mevcut PKK’den ayrıldı. Geldiği Almanya’da bir daha tutuklanarak 3,5 yıl hapsedildi. Türkiye’ye teslim edilmekten ancak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin müdahalesiyle kurtulabildi. Halen Almanya’da siyasi mülteci olarak hayatını sürdürüyor.
114 – Mustafa Gezgör: Siverek doğumlu, Viranşehirde büyüdü. Kürdistan devrimcileri grubunun çalışmalarına Viranşehir’de katıldı. Tutaklanmadan önce eylemci bir gençti. Tek başınayken kendini bir ordu gibi görürdü. Ele avuca sığmaz, haksızlıklara karşı tepeden tırnağa isyandı. Tutuklanıp hapislere atılınca, okudu, olgunlaştı, düşünen yazan ağırbaşlı ama yinede dik kafalı bir insan oldu. Söylenenleri yapandı o. Defalarca ölüm orcuna yattı, sıkıyönetim mahkemelerinde baştanbaşa savunma oldu. Diyarbakır zindanında tünel kazma işlerinde müthiş bir deha olduğunu herkese gösterdi. Onda dur durak, yılmak yapmamak diye bir şey olmazdı. İğne ile duvarı o delebilirdi, pamuk ile, demiri ancak Mustafa Gezgör keserdi.
Zindandan 12 yıl sonra tahliye oldu, Bekaa vadisine gitti. Orda Öcala’ın direnişçilere nasıl saldırdığını, itirafçıları nasıl sahiplendiğini gördü. Kahroldu, Öcalan’ın bu tutumuna açıkça isyan etti. Ama Zindan gördüğü zülümün izleri hala vücudunun her tarafında duruyordu, silahını kuşandı, Suruç’a kadar ulaşabildi, girdiği ilk çatışmada 1992 yılında yaşamını yitirdi.
115 – Mehmet Turan Danış: 1955 Ağrı doğumlu, Lise mezunu, Ticaretle uğraşırdı. 1976’larda Ağrı’da grubun çalışmalarına katıldı. Daha baştan beri bazı şüpheli durumları fark edildi. Bunlar söylenmesine rağmen, grubun bazı temsilcileri tarafından korundu. Ağrıda örgütün aleyhine olan bazı eylemlere katıldı. Danış, Ağrı polisi tarafından yakalandığında bölgede pek çok kişinin ismini verdi, bir süre tutuklu kaldıktan sonra serbest bırakıldı. Buna rağmen hakkında bir tedbir alınmadı. Şahin Dönmez Fis toplantısından sonra Mehmet Turan’a önemli görevler verdi. Mustafa Camlıbel’in Ağrı’da öldürülmesi olayı Örgüt içinde rahatsızlık yaratınca, Mehmet Turan Mardin Bölgesine çağrıldı ve burada ajandır gerekçesi ile 1979 yılında öldürülerek bir çukura gömüldü.
116 – Mehmet Güler: Elazığ Karakoçan doğumludur. Delil Doğan ve Mazlum Doğan dan etkilenerek grubun çalışmalarına katıldı. Askeri darbenin baskıları ve operasyonlarından dolayı bir grup arkadaşıyla dağa çıktı, tanıdıkları köylerde barınıyorlarken bir ihbar sonucu kaldıkları bölgede askerlerle çatışmaya girerek yaşamını yitirdi.
117 – Zülfü Gök: Dersim Doğumludur. Grubun çalışmalarına Dersim’ de katıldı. Askeri darbeden sonra Avrupay’a çıktı. Kürt kitleleri içinde siyasal çalışmalar yürüttü, profesyonel olarak çalıştı. Çetin Güngör ve Enver Ata gibi Öcalan’ın PKK içinde bir diktatörlük kurmaya çalıştığını fark etmeye başladı. Örgüt içinde eleştirileri dillendirdi. Sert tepkiler ve ajan suçlamasıyla karşılaşınca, örgütle olan ilişkisini kesti. Kattiller onu takibe aldı. 7 Ağustos 1984 yılında, Almanya’nın Rüsselsheim Şehrinde, trafik şeridinde arabasının içinde beklerken, öldürüldü.
118 – Enver Ata: 1955 Batman Doğumlu. 12 Eylül öncesi PKK üyesi olmaktan Türk polisi tarafından gözaltına alındı. Kendisine korkunç işkenceler yapıldı, hiç bir konuda polise bilgi vermediğinden dolayı vücudunda onlarca sigara söndürüldü, bununla yetinmeyen polis, sırtını ve karnını kızgın ütü ile yaktı. Komada iken ölü sanılarak Diyarbakır’da bir çöplüğe atıldı. Diyarbakır’da bir kişi, onu çöplükte buldu, daha yeni şafak sökmüştü, Enver’in nabzını yokladı, burnundan nefes aldığını fark etti, sağına soluna baktı, kimseler yoktu.
Enver’i sırtına aldı, koşar adımlarla yakın olan evine götürdü. Yarı ölü Enver’i yalnızca eşine gösterdi. Kendisi için bir oda hazırlandı. Yatağın üzerine yatırıldı, yaraları pansuman yapıldı, yara ve yanık merhemleri sürüldü, kaşıkla kendisine su içirildi, bir gün sonra gözlerini açabildi. Yarı uyur yarı uyanık gibiydi, henüz nerede olduğunu bilmiyordu. Adam ve eşi, kendi imkanları ile Enver’i tedavi ettiler, konuşmaya başlayınca öyküsünü öğrendiler. İki ay sonra, ayrılma vakti geldi, önce İstanbul’a gitti. Burada tanıdıkları ile ilişki kurdu imkan olanak yarattı. Atina’ ya, oradan Stockholm’e geçti.
Mensup olduğu örgütüne durumunu anlattı. Bir müddet geçince PKK Avrupa örgütünün merkez üyesi olarak çalışmalarını sürdürdü. Örgütün Avrupa koordinatörü Çetin Güngör’ ün örgüt içinde tırmandırılan tek kişinin diktatörlüğüne karşı geliştirdiği eleştirilere katıldı. Abdullah Öcalan’ın bütün ısrarlarına rağmen Şam’a gitmeyi red etti. 20 Haziran 1984’de İsveç’in Uppsala şehrinde evine telefon bağlantısı yapılması için postahaneyi gitti, takip edildiğini fark edemedi. Postahaneden çıkınca, otobüs durağına kadar topallayarak yürüdü, otobüsü beklerken birisi yanaştı, cebinden çıkardığı Silahı kafasına ateş ederek öldürüldü. Diyarbakır işkencehanelerinde öldürülemeyen Enver Ata, Upsala kentinin çarşısında infaz edildi. Katil silahı ağaçlıklı bir yere atarak olay yerinden uzaklaştı. Bir taksiye binerek başka bir şehir’e gitmek istedi, ama polis aniden ihbarı aldı, taksi şoförü ile ilişkiye geçerek, müşterisini karakola getirmesini istedi. Öcalan’ın tetikçisi tam kurtuldum derken, kendini karakolda buldu.
Devam edecek
Resimdekiler Soldan Sağa: 1 Mahsum Korkmaz 2- Hasan Atmaca 3 Kesire Yıldırım
Alttakiler soladan sağa: 1- Mustafa Gezgör, ‘ hamit baldemir 3- Hilmi Aydoğdu