Susmak Ölmektir 27
Oğul bu neneniz, Lübnan’ın Hasrun kasabasına bağlı Halil Cıbran’ın Beşeri köyündeki 3 Bin yıllık sedir ağacının tanık olduğu olaylardan daha fazla olaya tanık olmuştur.
Selim Çürükkaya / Sakine, gerilla savaşı için, yani Kürdistan’ı işgal eden devlete karşı savaşmak maksadıyla dağa gidiyor. Kendisi ve bütün Kürtler böyle biliyor! Oysa Dicle nehrinin o tarafına geçince, kendisini bir Kürt partisi olan KDP ile süren savaşın ortasında buluyor.
Sakine’ye göre; ‘bu ihanetle son büyük savaş oluyor.’
Niye ihanetle savaş?
Ona göre ve onu yönetenlere göre KDP Türkiye ile işbirliği içindedir, Türkiye KDP’ye yardım ediyor. Bir an bunun böyle olduğunu kabul edelim. Yani Türkiye devleti, PKK yi ‘bölücü’ ve ‘terörist’ bir örgüt olarak kabul ediyor, KDP ye silah yardımı yaparak Kürdü Kürde kırdırıyordu!
Bunu gören Sakine, mensubu olduğu örgütünün yapısını, rolünü, konumunu göremiyor! Şu soruları kendi kendisine soramıyor:
Ben ve arkadaşlarım, sömürgeci olan bir devletin (Suriye) başkentindeki kampta nasıl askeri eğitimler gördük?
Ben ve arkadaşlarım bu sömürgeci devletin başkentinde nasıl silahlandık?
Suriye’ den gelen silahlar
Güney Kürdistan’a KDP ye karşı savaşmaya gelirken Suriye El Muhabarat’ının bilgisi ve ilgisi dahilinde mermilerle, silahları, arabalarla Güney Kürdistan ile Güney batı Kürdistan sınırına kadar nasıl getirdik?
Suriye istihbaratının verdiği silahlar ve mermilerle Güney Kürtlerini ne için öldürüyoruz?
Sakine ve arkadaşlarının beyni bu sorulara kapalıdır.
KDP Türk devletinden silah, mermi alır kendilerine sıkarsa, bu büyük bir ihanettir.
Ama kendileri, başka sömürgeci devletlerden (Suriye ve İran’dan, hatta Saddam Hüseyin den) silah alır KDP lileri bu silahlarla öldürürlerse, bu devrimciliktir! Ve de yurtseverliktir!
Sakine’nin yazdıklarına bakalım:
“ F.. (Ali Hayadar Kaytan) Arkadaş gelişmeleri rapor ediyordu, Tekmili seri ve biraz heyecanlı ses tonuyla veriyordu. KDP Zap’ta darbe yemişti, özellikler son hafta içinde kıran kırana bir çatışma yaşanmıştı. KDP’nin planı Lak- 1 ve karargahının çatışma öncesi konumlandığı alanı ele geçirmekti. Lak-1 öteden beri Güney Kürdistan’da YNK ,KDP, Hizbi Şui vb örgütlerin üstlendiği önemli alanlardan biriydi. 80’lerden sonra biz hareket olarak kısmen bu alanda üstlenme çalışmaları sürdürmüştük.
Arazi yapısı oldukça sarp, her mevsimde konumlanmaya elverişliydi. Zap suyunun iki yakasını içine alan genişlikte ve derinlikteydi. Doğu yakası daha geniş bir arazi yapısına sahipti. Güneye doğru daha da genişliyordu. Doğal mağaralar ve sığınaklar bakımından da epey zengindi.Hava ve kara saldırılarına karşı savunmaya ve çatışmaya elverişli olan böyle stratejik bir alan, Saddam rejimi döneminde de uzun süre üstlenme alanı olarak kullanılmıştı. Düşman arazinin derinliklerine girmeyi hiçbir dönemde göze alamamıştı. Doğru mevzilenildiğinde hiç kimse buralarda başarılı olamazdı. KDP Güçleri bu alanı tanıyor ve belli başlı hatlardan girerek alanı denetimi altına alacağını hesaplıyordu…… Avaşin tarafı da önemliydi. Zagros güçlerimize büyük rol biçiliyordu. KDP bu alanı namus meselesi yapmıştı. Barzani kendi aşireti ve yakın aile çevresini harekete geçirmişti. O halde Avaşin-Şeladize hattında savaşı mutlaka kazanmak gerekiyordu.(98)
F’ (Ali Haydar Kaytan) takma adlı kişi bu tekmili telsiz aracılığıyla Suriye’nin başkenti Şam’da bilinen bir adreste oturan Abdullah Öcalan’a veriyor. Öcalan da yanıt olarak:
“KDP’nin TC ile daha kapsamlı bir operasyon yapma olanağı zayıf. Zorlandıkları açık. Bundan sonra bunları siyasal alana çekmek daha kolaylaşabilir. Ama askeri yöntemle vurmayı sürdürerek diğer koşulları kesin dayatacağız.”(99)
Sakine Abdullah Öcalan’ın telsiz konuşmasından önemli olan iki koynu öğrenmiş oluyor. Birincisi 16 yıl cezaevi yattıktan sonra tahliye olup Şam’a giden Hamili Yıldırım’ın Güney Kürdistan’a geleceği, ikincisi ise Sakine Pir’in (G.T) Şam’a gideceği haberidir.
Sakine Pir olarak adlandırılan kişiyi ben Karakoçanlı G.T. Olarak tanırım. Kendisi de PKK kurucularındandır. PKK Kürdistan devrimcileri adı aşamasındayken G.T. vardı. Cezaevine girmeden, dışarıda kalan ve yaşayan tek kadın militandı. Ben de onu çok merak ederdim, yaşaması kesin bir mucizedir. O da padişahın kardeşiydi, gerçi kelle konusunda padişahın kız kardeşleri erkeklere göre daha şanslıydı, ama bizim padişah nezdinde kadın erkek ayrımı da yoktu. Sakine Cansız kendi kitabında Sakine Pir’i yazmış, okursanız onun sadece yaşayan bir cenaze olduğu sonucuna varırsınız:
“Sakine Pir arkadaşın gidişine çok sevindiğimi, bunun isabetli bir karar olduğunu, vurgulayarak ‘epeyce yıprandı, sorunların içinde. Fakat sınırlandırılmış o da. Tabii kendisi de oldukça tepkili, gergin ve çözümsüz. Yıllar süren bir yürüyüşü var. Canlı bir tarihtir aslında. Fakat küskün, bir öfke yumağı haline gelmiş. (100)
Sakine anlatamaz, Sakine Pir’in neden bir öfke yumağına döndüğünü? Neden gergin?
Neden çözümsüz?
Neden çalışmayan bir saat gibi durur Sakine Pir?
Sadece ‘canlı bir tarihtir’ der, onun için.
Bir heykel gibi, bir abide gibi.
Konuşmaz da, yüz hatlarındaki derin kırışıklarda gizli olan tanıklarla anlatır yaşadığı acıları, ihanetleri ve zalimlikleri….
Bakışlarına sinmiş güngörmüşlükle size: Oğul bu neneniz, Lübnan’ın Hasrun kasabasına bağlı Halil Cıbran’ın Beşeri köyündeki 3 Bin yıllık sedir ağacının tanık olduğu olaylardan daha fazla olaya tanık olmuştur.
Zira o yere bağlı olduğundan, ancak dallarının yüceliğinin yükselebildiği, köklerinin yerin derinliklerine inebildiği yerlerde olanlara tanık olmuştur.
Ben ise; iki ayağımla Kürdistan’ın dört parçasını, yüce bütün dağlarını, uçsuz bucaksız ovalarını, derin vadilerini karış karış gezmişim.
Bu kadim ülkenin kadınlarını, erkeklerini, gençlerini yaşlılarını tanımışım.
İmamlarını, pirlerini, papazlarını dinlemişim.
Yazlarında kavrulmuş, kışlarında donmuş, baharlarında cenneti yaşamış, son baharlarında hüzünle dökülüp topraklara düşen sarı yapraklar gibi yitip giden yoldaşlarımı görmüşüm.
Ansiklopedilere sığmayacak kadar çok alçaklık türleri ile karşılamışım.
Tanık olmadığım zulmün, zalimliğin hiçbir çeşidi kalmamıştır.
Sırtıma ağrı dağı kadar dertler, elemler, kederler bindirmişim.
Bakınca bunları görmüyorsunuz tabi, sizden görünen sadece, çökmüşlüğümdür.
Eğer arif olsaydınız çökmüşlüğümün, yüklendiğim gamların ağırlığından olduğunu bilirdiniz.Merak ettiniz, anlat bize nene diyen sesinizi duyar gibiyim.Hayır evlatlarım, hayır, ben de Beşeri köyündeki Sedir ağacı gibiyim, konuşamam, ancak bana bakanlar, bakarken anlayabileceklerini anlarlar der gibidir
(198) Hep Kavgaydı Yaşamım, Sakine Cansız, Mezopatamien Verlag, 3.Cilt, sayfa 134-135
(99) Hep Kavgaydı Yaşamım, Sakine Cansız, Mezopatamien Verlag, 3.Cilt, sayfa 136.
(100) Hep Kavgaydı Yaşamım, Sakine Cansız, Mezopatamien Verlag, 3.Cilt, sayfa 137-
Not: Resim Sakine Pir
Devam edecek