Vengma / Diyarbakır Zindanı, son kırk yıllık Kürdistan tarihinde bir başlık olarak değerlendirilmeyi hak edecek bir konudur.
Bu zindan sadece işkenceleriyle değil, direnişleriyle de meşhurdur.
Pek çok yazar, bu cezaeviyle ilgili yazdıkları kitaplarda, sadece cezaevinde tutuklulara yapılan işkenceleri anlattı. Oysa orayı İşkenceleriyle birlikte direnişlerini de anlatmak gerekiyordu.
Selim Çürükkaya bu konuyu çok çarpıcı bir şekilde anlatmış. Hatta, “Diyarbakır Zindanında işkence görmek marifet değil, marifet işkenceye karşı konulan tavırdadır” der.
Bu filmde cezaevinde yatan tutukluları iki bölüme ayırıyor;
Kurbanlar ve aktörler!
Kurbanlar, sadece dayak yer, işkence görür, hakarete uğrar, pislik yer, konuşamaz, bağırır, acı çeker, yapılan hiç bir uygulamaya karşı koyamaz, buyrulan her şeyi yapar. Bu cendereden kurtulmak için çare düşünmez, umudu kırıktır. Direnişe ve kurtuluşa inanmaz.
Aktörler, kurbanlardan çok farklıdır. Onlar her koşulda direnir, bazen yenilir, yenikken bile yeniden diremenin ortamını yaratmaya çalışır. Çaresizliğin dibe vurduğu zamanlarda bile çare yaratır. Susmaz, cezaevinde susturulsalar bile mahkemede konuşurlar, can derdine düşmezler, fırsatları değerlendirirler, kendilerine güvenirler, içlerindeki inanç ordularının sayısı, zalimlerin ordularından daha kalabalık olduğunu bilirler.
Diyarbakır cezaevi bir laboratuvardır.
Ordan alınması gereken dersler vardır.
Selim Çürükkaya iki saat boyunca bu cezaevini anlattı.
Alınması gereken derslerle doludur.
Biz bu filmi orada yaşamını yitiren, orada direnen, orada işkence gören herkesin anısına yayınlıyoruz..