Türkiye de Adalet Var mi?
İllegal devletin- Ergenekon un beni aradığını biliyordum, ama legal devletin hangi suçtan dolayı beni aradığını bir türlü öğrenememiştim. Merak ediyordum, ama araştırmıyordum. Hiçbir suç işlemeyen beni, düşüncelerimden dolayı 11 Yıl yatıran devlet, eften püften bir gerekçe ile bir on bir yıl daha yatırır diye düşünüyordum.
Selim Çürükkaya / Türkiye’ ye neden gidemiyorum?
Bu soruyu hem ben kendime soruyorum. Hem de çok sayıda kişi bana soruyor!
Olanları kısaca özetlememde fayda vardır:
Ben 1 Mayıs 1980 Günü, Diyarbakır’da, PKK örgütü üyesi zanıyla göz altına alındım.
24 Mayıs 1980 günü Diyarbakır sıkıyönetim askeri mahkemesi tarafından aynı gerekçe ile tutuklanarak Diyarbakır cezaevine konuldum. 1983 yılına kadar sıkıyönetim mahkemelerinde yargılandım.
Bu mahkemeler örgüt üyesi olmamdan dolayı 15 yıl, sahte kimlik taşıdığımdan dolayı 6 ay, mahkemede siyasi savunma yaptığımdan dolayı 8 Yıl, savunmanın savunmasını yaptığım için 8 Yıl daha ceza verdiler.
Bu cezaların toplamı, otuz bir buçuk yıl ediyor.
Ben cezaevinde yatmaya devam ederken davamız yargıtaya, oradan Yargıtay yüksek daireler kuruluna gidiyor. Aradan yıllar geçiyor, yıl 1991 oluyor, Turgut Özal kısmi bir af çıkarıyor, ben 27 Nisan 1991 tarihinde Bartın cezaevinden tahliye oluyorum.
Ben cezaevinden çıkmış, gitmişim, ama dava yargıtayın daireleri arasında dolaşıyor. Neticede 1992 yılında, Yargıtay Yüksek Daireler Kurulu hakkımdaki kesin kararını veriyor.
Veriyor ama benim 17 yıl sonra bu karar hakkında bilgim oluyor.
Bu kararda benim savunmalarımla ilgili aldığım cezalardan hiç söz edilmiyor.
Herhalde Diyarbakır askeri mahkemesi sırf gözümüzü korkutup siyasi savunma yapmamızı engellemek için göstermelik olarak o cezaları veriyor.
Örgüt üyesi olmaktan aldığım ceza ise 15 yıldan 7 yıla indiriliyor, Tabiiki ben 11 yıl yatıp tahliye olduktan bir yıl sonra bana 7 Yıl hapis cezası veriliyor.
Yargıtay Yüksek daireler kurulunun kararını aşağıya alıyorum:
“Yargıtay Daireler Kurlu kararı: Mehmet Çavaş’ın evinde yakalandığını, yakalandığı zaman üzerinde Cuma KURT adına düzenlenmiş sahte kimlik taşıdığını, PKK örgütünün Parçalanmış Kürdistan ülkesini ve halkını birleştirmek için mücadele verdiğini ve bu sebeple suçlanamayacaklarını beyan etmiştir”
Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Nolu Askeri Mahkemesi Diyarbakır
Esas No. :1991/13
Karar No. : 1993/14
GEREKÇELİ KARAR
3 – Sanık Mehmet Selim Çürükkaya
Askeri savcı düzenlediği iddianame ile; sanığın, PKK örgütü üyesi olduğunu, bu sebeple sahte kimlik taşıdığı ve Diyarbakır’da yapılan kepenk kapatma eylemine iştirak ettiğinden bahisle TCK: nun 168/1, 201/1-4, 3507/3 ü maddeleri gereğince, esas hakkındaki mütalaasında ise; aynı maddelere göre cezalandırılmasını istemiştir.
Sanık daha önce mahkememizin 1981/134 esas sayılı dosyasında yargılanmış ve sanık hakkında TCK. Nın 168/1, 202/1-son ve 350/3 ü maddeleri gereğince cezalandırılması yönünde hüküm kurulmuştur. Yargıtayda yapılan inceleme sırasında TCK nun 201/1 – Son ve 350/3 cü maddeleri ile kurulan hükümde leh ve alehte temyiz mevcut olmadığından ve TCK.nun 350/3 cü maddesi ile kurulan hüküm 1402 Sayılı Sıkıyönetim Kanununun 18/n maddesi gereğince inceleme dışı bırakılmış ve bu maddeler gereği verilen mahkumiyet hükmü kesinleşmiştir.
Sanık hakkında TCK.nın 168/1 maddesi uyarınca kurulan mahkumiyet hükmündeki ceza miktarı resen incelemeye tabi olduğundan incelemeye alınmış ve sanığın çetede kumandaya haiz yönetici olduğunu ve gaye suça yönelik cebri veya icrai herhangi bir görev aldığı belirlenmediğinden TCK.nın 168/2 maddesine göre hüküm verilmesi gerekirken TCK. nun 168/1 maddesine göre hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı bulunduğundan hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Bozma ilamından sonra mahkemece yapılan yargılama neticesi daha önce mahkemece verilen hükümde direnilmesine karar verilmiştir.
Direnmeye dair hüküm sanık tarafından temyizi üzerine Askeri Yargıtay Daireler kurulunun 20.12. 1990 tarih ve 1990/29-150 Esas-karar sayılı ilamı ile sanığın örgütte üstlendiği görevlerin gerçekleştirildiğinde örgütün amacına ulaşmasında aşama kaydedecek önemde görevler olmadığı gerekçesiyle direnme kararı yerinde görülmeyerek bozulmuştur.
Mahkememizin 5.21988 tarih ve 1987/121,1988/29 esas-karar sayılı hükmünde ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;
Sanık Kls.1 dosya 1 dizi 134-13 de soruşturmada verdiği ifadesinde,sanık dosya 2 dizi 29-30 da askeri savcılıkta verdiği ifadesinde, dosya 3 dizi 14 de tutuklama sırasında hakim önünde verdiği ifadesinde, Kls. 60 dizi 8616 da duruşmalar devam ederken verdiği ifadesinde ve Kls. 60 dizi 350-361 de heyet huzurunda verdiği ifadesinde, Kls. 79 dizi 8744 de yazılı savunmasında özetle ;
“Tunceli öğretmen okulunda okurken örgüte sempati duyduğunu, bunun için Bingöl ve Diyarbakır’ da örgütün propaganda çalışmalar yaptığını ve gençlik örgütünde çalıştığını, Bingöl’de bir olaya karıştığı için arandığından Diyarbakır’a geldiğini, burada da örgütün talimatları doğrultusunda çalıştığını, örgütün bildirilerinin basım işleriyle görevlendirildiğini, Cırnık köyünde teksir makinası ile bildiri bastıklarını makinanın bozulması üzerine Diyarbakır’a geldiklerini, Örgüt Diyarbakır Temsilcisi Hamit Baldemir’in talimatı üzerine teksir makinasını tamir etmek için tekrar köye gittiklerini ancak tamir etmeyi başarmadıklarını, şehre döndüklerinde Mehmet Çavaş’ ın evinde yakalandığını, yakalandığı zaman üzerinde Cuma KURT adına düzenlenmiş sahte kimlik taşıdığını, PKK örgütünün Parçalanmış Kürdistan ülkesini ve halkını birleştirmek için mücadele verdiğini ve bu sebeple suçlanamayacaklarını beyan etmiştir.”
Sanık Hıdır akbalık Kls. 76 Dizi 7671 deki ifadesinde: Bingöl bölgesinde arandığı için Selim Çürükkaya’nın Diyarbakır’a gelip önceleri propaganda alanında daha sonra Bağlar gençlik komitesinde çalıştığını, dördüncü komitenin oluşması ile Mehmet Çavaş ile birlikte basım alanında görev aldığını söylemiştir.
Kls.2 dizi 106 daki belgede sanık Selim Çürükkaya’ nın Mehmet Çavaş’ın evinde yakalandı”
Cezaevinden tahliye olunca haziran 1991 tarihinde Meriç nehrini geçek Yunanistana çıktım, Burada 10 Gün kadar kalınca, Atina’dan bir taksiyle, Selanik’ e, oradan aynı arabayla Belgrad’a ulaştım. Burada iki gece kaldım, üçüncü gün taşıdığım bir sahte Yunan pasaportu ile haziranın sonunda Şam’ a gittim. Dokuz ay Bekaa vadisinde kaldım.
07 Mart 1992 Günü Şam’dan Ayrılarak Almanya ‘ya ulaştım. Avrupa ülkelerinde tam olarak bir yıl kaldım. Berxwedan gazetesinde çalışırken İslami Cihad Örgütü, yazdığım yazılardan dolayı hakkımda idam karı aldı. Bu kararı İstanbul’ da yayınlanan Yeni ülke gazetesine faxladı.
07. Mart 1993 yılında geri Şam’a gittim. Kurmaya çalıştığımız Kürdistan Ulusal meclisi Suriye ve Türkiye’ nin bilgisi ve isteği dahilinde fesh edildi, Abdullah Öcalan’ın talimatıyla Nisan 1993 tarihinde Bekaa vadisinde tutuklandım. 05 Temmuz 1993 Günü tutuklu kaldığım yerden firar ederek Beyrut’a gittim, 1993 Yılının kasım ayında Almanya’ ya geri döndüm.
Bekaada Öcalan’ın talimatıyla tutuklanır iken Ankara’ da hakkımda öldürülme kararı alındığını bilmiyordum. Aradan yıllar geçince, AK-Parti Türkiyede iktidar oldu, kanun dışı bazı odakların üzerine yürüdü, ölüm kararları alan, cinayet işleyen bazı şebekeleri açığa çıkardı, mahkemenin karşısına çıkarılan emniyetçi İbrahim Şahin; öldürülecek olan Kürt iş adamlarının listesi sizde var mıydı diye soran hakime, şöyle yanıt verdi:
“Kürt Ulusal Meclisi (KUM) üyelerine ilişkin bir liste bulunmaktaydı. Bu kapsamda yurtdışına giden PKK ile toplantı yapan kişileri belirtir bir liste vardı.”
KUM NEDİR? PKK’nın kurumsallaşma çabalarından biri olarak 1992 yılında faaliyete geçen Kürdistan Ulusal Meclisi’nin (KUM) amacı iç ve dış kamuoyunu etkilemekti. KUM’da Selim Çürükkaya, Faik Candan, Osman Öcalan gibi isimler yönetici olarak faaliyet gösterdi. KUM, Avrupa’da da yoğun olarak faaliyetteydi. KUM daha sonra Sürgünde Kürt Parlamentosu adını aldı. (İbrahim Şahin radikal ve Star gazetleri.?”
http://www.radikal.com.tr/politika/susurluku_agara_sorun-1066208
İllegal devletin- Ergenekon un beni aradığını biliyordum, ama legal devletin hangi suçtan dolayı beni aradığını bir türlü öğrenememiştim. Merak ediyordum, ama araştırmıyordum. Hiçbir suç işlemeyen beni, düşüncelerimden dolayı 11 Yıl yatıran devlet, eften püften bir gerekçe ile bir on bir yıl daha yatırır diye düşünüyordum.
Kazım Yüceler diye bir zat, bir aralar Türkiye’ de iç işleri bakanı oldu ve bu zat Almanya’ ya bir terör listesi verdi ve bende Almanya’dan resmen istendim. Milliyet gazetesi bunu haber bile yaptı:
“HKPC’den aralarında örgüt lideri Dursun Karataş, Zerrin Sarı, Faruk Ereren, Aslan Tayfun Özkök, Aslan Şener Yıldırım’ın bulunduğu 11 kişi, PKK’dan Mehmet Selim Çürükkaya ve Duran Kalkan’ın bulunduğu 105 kişi, MLKP lideri Bülent Uslu ve Erkan Ersoy, Hizbullah lideri İsa Altsoy, İBDAC’den Mustafa Saka, Kaplancılar’dan örgüt lideri Metin Kaplan ve Hasan Basri Gökbulut, İslami Hareket Örgütü’nden aralarında Vezir Baş ve Şefik Polat’ın bulunduğu 3 kişi, TKPML TİKKO’dan Haluk Çelik ve Ali Serdar Can’ın bulunduğu 22 kişi, TKP B, TKEP ve TİKB’den toplam 8 kişi yer aldı. TKEP’ten aranan kişinin ise Teslim Töre olduğu öğrenildi.”( Milliyet gazetesi)
http://www.milliyet.com.tr/2001/12/21/siyaset/siy05.html
Nihayet neden dolayı arandığımı birkaç gün önce öğrendim.
Çok şükür!.
Adalet bakanlığındaki dosyamda kelimesi kelimesine şunlar yazılıdır:
“Mehmet Selim Çürükkaya hakkında, Almanya’da PKK terör örgütü adına organizasyonlar (miting, para toplama, propaganda gibi) yaptığı iddiasıyla terör örgütüne üye olmak suçundan Diyarbakır (TMK 10 maddesiyle yetkili) C. Başsavcılığınca 1999/1935 sayısına kayben soruşturma yürütülmüş, aynı konuda Ankara (TMK 10 maddesiyle yetkili) C. Başsavcılığınca yürütülen 2008/703 sayılı soruşturmanın 29/01/2009 tarihli yetkisizlik kararı ile Diyarbakır’a gönderilmiş ve bu evrakın da bu yer Cumhuriyet başsavcılığının 1999/1935 sayılı dosyası ile birleştirilmiş, şüpheli hakkındaki soruşturmanın halen bu numara üzerinden devam etmektedir. Şüpheli hakkında Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine Diyarbakır 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 15/03/2008 tarihli ve 2008/703 değişik iş sayılı kararı ile yakalama emri çıkartılmış olup halen yakalama kararı devam etmektedir.”
Mahkemenin bu kararına göre, ben 1992 den 1998 yılına kadar aranmıyorum. Hakkımda hiçbir tutuklama karı yok, ama ne olmuşsa 1998 ve 1999 da olmuş ve adil(!) mahkeme hakkımda tutuklama kararı çıkarmıştır. Mahkeme kararına göre işlediğim suçlara bakınız:
Miting!
Karara göre ben Almanya’ da veya Avrupa da mitingler düzenlemişim, bununla da suç işlemişim!
Türk mahkemesi Avrupa’ da da mahkemelerin olduğunu, miting düzenlemek için izin alınması gerektiğini, Miting anında suçlar işlendiyse, Avrupa’ daki mahkemelerin buna bakacağını, kendisinin yetkisiz olduğunu bilmiyor herhalde!
Para toplama: Avrupada zorla insanlardan para toplamak suçtur ve bu suçu işleyenler Avrupa polisi tarafından tutuklanır mahkemeye çıkarılırlar. Ben Avrupa da böyle bir suç işlemedim, tutuklanmadım ve yargılanmadım. Türk mahkemesinin bu kararı da yersizdir.
Propaganda yapma: Aha bu konuda mahkeme yerden göğe kadar haklıdır. Ben tam 24 yıldır durmadan, bıkmadan, usanmadan yazıyorum ve konuşuyorum. Dokuz adet kitabım yayınladı, sayısız makalem, röportajlarım var. Mahkeme bunların hepsini bir araya getirsin, ben şimdide yazdığım bütün makalelerime sahip çıkarım, verecekse bir ceza versin!
Ama oda fasafisodur. Bu devlet bize diyorki, ben ülkeniz Kürdistanı işgal ettim, halkınızı dipçik zoruyla propaganda zoruyla, cehalet zoruyla susturdum, siz rahat durmuyorsunuz, halkı uyandırıyorsunuz, ya burayı terk edin, gelmeyin, ya da sizi öldürürüm.
İşin özeti budur!
Ve bundan dolayı ben hakkımdaki tutuklama kararının kaldırılması için bir çabada bulunmayacağım.
Zalimlerin saltanatı bir gün mutlaka yılılacak ve o gün biz vatanımıza döneceğiz, o saltanatın altını kelimelerle, sözlerle, sabırla oymaya devam edeceğiz!