Susmak Ölmektir 24
‘Hamili’ ile yoldaşlığımızda aşk, sevgi vardı. Onun direnişçiliğine kavgacılığına, her şeye rağmen devrimde kararlı yürüyüşüne aşıktım. Onu bu kavgasıyla sevdim.
Selim Çürükkaya / Sakine Cansız, yazdığı kitapta Ayten Yıldırım’dan artık söz etmiyor. Yalnız kitabın bir yerinde Antep’ te gözaltına alınıp soruşturması yapıldıktan ve mahkemeye çıkarılıp tutuklanmasının ardından Diyarbakır cezaevi kadınlar koğuşuna gönderilen bir kadının anlatımlarını aktarıyor:
“Antep’ten getirilen Halkın birliğinden (sol bir örgüt) Ayşe Dışkaya yeni bazı şeyler anlatmıştı. Kendileri Antep’ten gelip Dersim kırsalına geçmek isterken Malatya girişinde şüpheli bulunup gözaltına alınmışlardı. Daha önceki bir yakalanmasında, sorgu sürecinde Gönül Atay’la birlikte kalmışlardı. Antep sorgusunda Gönül’ün tavrı kendisini etkilemişti. Yaka silkiyordu. O kız PKK li olamaz diyordu. Ama polis kendisine özel muamele yapıyordu. İşkence yaparken de direnirseniz Ayten gibi direnin diyorlardı. Demek ki Ayten yeniden gözaltına alınmış, hem de Antep’te ‘Direniyor bırakıyorlar’ diyordu.” (81)
1996 da kitabını bitiren Sakine artık hiç Ayten Yıldırım’dan söz etmeyecekti. İkisi Dersim’de aynı mahallede büyümüşlerdi, birlikte Kürdistan Devrimcileri grubuna katılmışlardı. 1979 Mayısında Elazığ’da aynı evde kalıyorlardı. Aynı gün gözaltına alınmışlardı, birlikte 40 gün soruşturmada kalmışlardı. Sakine ve onun savunduğu resmi ideoloji için bu konuyu tartışmak, Ayten’in akibetini araştırmak, onun hakkında yazmak suçtu. Sakine’yi geçelim, Hamili Yıldırım’a gelelim. O, Ayten’in akibeti hakkında neler öğrendi?
5 Eylül 1983 tarihinde Diyarbakır cezaevinde yaklaşık üç bin tutuklu, işkence ve zulme karşı topluca isyan etti, yaklaşık olarak 600 kişi ölüm orucuna yattı, cezaevinin iç kısmını tamamen kontrole aldı. 27 Gün sonra cezaevi yönetimi tutukluların bütün istemlerini kabul ederek, isyanı durdurdu. Cezaevinin 35. Koğuşu baştan beri direnişe öncülük yapan tutukluların kaldığı bir yerdi. Burada kalan tutuklular, işkencenin olmadığı bir ortamda 3 yıllık bir durum değerlendirmesi yapıtılar. Ve bu değerlendirme sonucu, 35. Koğuşta cezaevi yönetim komitesi oluşturdular. Hamili Yıldırım’da bu beş kişilik yönetimin içinde bir üye olarak yer aldı. Bundan sonra ailelerle görüşme imkanı doğdu.
Benim bilebildiğim kadarıyla Hamili Yıldırım PKK Merkez komitesine bir mektup yazıyor ve Ayten’in akibetini soruyor. Bir müddet sonra Meral Kıdır tarafından mektuba cevap veriliyor. Hamili mektubu okuyor, yönetimdeki diğer görevliler, mektubun kendilerine verilmesi gerektiğini söylüyor, Hamili kabul etmiyor. Neticede mektubu yırtıyor, tuvalet deliğine atıyor ve üzerine su döküyor. Mektupta ne yazılıydı, neden kimseye okutmadı, neden yırtıp tuvalete attı? konusuna bir soru işareti koyalım, Sakine ile Hamili Yıldırım ‘aşkının’ başlangıcına gidelim:
Sakine Cansız
5 Eylül 1983 direnişinden sonra cezaevinde bulunan akrabalar haftada bir, sinema salonu olarak adlandırılan yerde idare denetiminde birbirleriyle görüştürülüyordu. Sakine Cansız, “Hamili Yıldırım dayım oğludur” demiş o da haftada bir sınırlı sürede görüşürdü. PKK Elazığ grubu davasının karar aşamasında Sakine’nin kardeşi Metin Cansız, Sakine’ ye bir not yolluyor.
‘Hamilin’ in sana karşı farklı yaklaşımları var, hareketlerine dikkat et’ diyor. Bir görüşme esnasında Sakine Cansız ile Hamili Yıldırım arasında şu konuşmalar geçiyor:
“O gün ortalığı karıştırdım. Meto’nun notunu yanlış anlamıştım, çok üzüldüm dedim. Ama ailen bizimkilere bir şeyler söylemiş, zor bela ikna ettim. Bizim görüşmelerimiz mi acaba yanlış anlaşılıyor, bir şey söyleyenler mi olmuş? Birileri bilinçli yapmasınlar? Dedim. Hamili biraz sustuktan sonra ‘doğrudur’ dedi. ‘Ne doğrudur?’ dedim. ‘Sana ilgim ta 75 lere dayanıyor’ dedi. ‘Olamaz, ben seni hep bir kardeş gibi sevdim’ dedim, elini sıkıca tuttum. Hamili yine suskunlaştı. Görüş süresi dolmadan ilk düdükte, ayrıldı vedalaşmadan… (82)
Sakine anlatmaya devam ediyor:
Hamili Yıldırım
“Hamili’nin Seko’su olmuştum. Eskiden Annemin Seko’suydum. O kızdığında söylerdi. Bir de Meral söylerdi. O da Hamili’ den öğrenmişti. Direkte böyle çağırmazdı ama, notunda Seko diye hitap etmişti. 1975 ten başlamış, benim (cezaevinden) kaçışıma, bu konudaki tepkilerine, nasıl nişanlandığına dair hepsini anlatmıştı. İlk notunu benim tepkimden, tavrımdan korktuğu için ve inandırıcı olsun diye öyle yazdığını belirtmişti. Mektubunu okuduktan sonra üzülüp ağladım. Hayret etkilenmiştim. Ona, onun yazdıklarına, duygularına ağlıyordum.Onu anlamadığıma kızıyordum, O nun bütün duygularını hiçbir şekilde hissetirmeyişine şaşıyordum. En çok bu yanı etkiliyordu. ‘Ben olsam hissettirirdim’ diyordum. Onun duygularının bir derinliği, dürüstlüğü olarak algıladığımdan, daha çok seviyordum Hamili’yi, saygı duyuyordum. ‘Acaba sevgi bu mu diye soruyorum. Tam bir hafta meşgul etti beni. Hastalanmış ve yatağa düşmüştüm. Cezaevinde o kadar yıl lanet ağrılar duymuştum, hiç biri beni yataklara düşürmemişti, hastalanmıştım. Hamili beni yatağa düşürdü..(83)
Sakine Cansız’ın evliliği sevgisi ve aşkları politiktir. Ona göre politikasız evlilik, aşk ve sevgi olamaz. Olaya böyle baktığı için 1978 lerde evli olduğu, Halkın Kurtuluşu üyesi Dersimli Baki Polat’tan boşandı. Gerekçesine bakın:
“Baki’yle ilişkilerimizde ideolojik ve örgütsel ayrılık vardı. Bu çelişkinin esasıydı. ‘ O çözülürse birlik sürer, olabilir’ diyordum. Sadece bu yanın çözüme kavuşması sevginin kendisi değildi, bu sevgiyi yaratmaya yetmiyordu. Aynı ideoloji ve politikayı savunmak, onunla bağ içinde olmak, eşit özgür bir ilişki düzeniyle onun yaşam boyutu ile bir arda olursa, tamamlanırsa ancak o zaman ortaya güçlü yoldaşlık sevgisi, cinsler arası sevgisi çıkabilirdi.” (84)
Bu anlayışından dolayı Sakine için aşkın sevginin özel bir tarafı yoktur. Hemen örgütün cezaevi temsilcisi Mustafa Karasu’ya bir not yazıyor ve ondan yanıt bekliyor:
“Hamili’nin iyi bir arkadaş olduğunu, benimde bildiğimi, biz devrimcilerinde sevgisi, ilgisi olur. Yanlış anlamamak lazım. O nun hassaslığını da dikkate almalısın karar verirken. Sen bilirsin yine, de biz ille şöyle olsun demiyoruz, sen ne yapacağının bilincindesin” (85)
Henüz sol örgütler arasındaki farkı fark etmediği bir dönemde solcu diye Baki Polat ile evlenen Sakine, Kürdistan Devrimcileri grubunu keşfedince, Baki’den boşandı, Diyarbakır cezaevi temsilcisi Mustafa Karasu’nun görüşlerini alınca Hamili hakkında övgüler dizmeye başladı:
‘Hamili’ ile yoldaşlığımızda aşk, sevgi vardı. Onun direnişçiliğine kavgacılığına, her şeye rağmen devrimde kararlı yürüyüşüne aşıktım. Onu bu kavgasıyla sevdim. Bir görüşmeyle, buluşmayla, bir bakışla ya da alışıla gelen sevgi sözleriyle kurulan bir bağ değildi. Temeli vardı ve ben o temeli seviyordum. Ona bağlıydım, kıskançlıkla korumaya çalışıyordum.” (86)
Diyarbakır cezaevi duvarları arasında filizlenen Hamili Sakine ilişkisinin ortasında bir ceset vardı. Ayten Yıldırım’ın cesedi, bu konuda ikisi de suskundu. İkisi de görmemezlikten geliyorlardı. İkisi de tarihin hiçbir şeyi affetmeyeceğini henüz bilmiyorlardı. Ayten’in mutsuzluğu üzerinde mutluluk yaşanamazdı. Onun acıları, ızdırapları karşısında susanlar, vicdanlarını yitirmişlerdi. Vicdansız olanlar asla mutlu olmazlardı. Vicdansızlardan oluşmuş bir parti, topluma yıkım ve vahşet dışında hiçbir şey veremezdi.
Devam edecek
(81) Hep kavgaydı Yaşamım, Sakine Cansız, Mezepotamien Verlag, 2. Cilt sayfa 128.
(82) Hep kavgaydı Yaşamım, Sakine Cansız, Mezepotamien Verlag, 2. Cilt sayfa 323
(83) Hep kavgaydı Yaşamım, Sakine Cansız, Mezepotamien Verlag, 2. Cilt sayfa 324-325
(44) Hep kavgaydı Yaşamım, Sakine Cansız, Mezepotamien Verlag, 2. Cilt sayfa 340-341
(85) Hep kavgaydı Yaşamım, Sakine Cansız, Mezepotamien Verlag, 2. Cilt sayfa 324
(86) Hep kavgaydı Yaşamım, Sakine Cansız, Mezepotamien Verlag, 2. Cilt sayfa 342