Dizi Yazılar

Susmak Ölmektir 18

Demekki Bekaa'da ki, zalimlik, vahşet, barbarlık ne derseniz deyin, Diyarbakır Cezaevinkinden beterdi.Orada susturulamadın, burada sustun / susturulduk!

Selim Çürükkaya / Kamışlı’da Sakine Cansız’ın cezaevi arkadaşı Mehmet Şener öldürüldü. Yanında Kürt yurtseveri iki kadın da vardı. Sakine ile Mehmet Şener Kasım 1978 Tarihinde Lice’nin Fis köyünde yapılan PKK nın birinci kongresine birlikte katılmışlardı.

Mehmet Şener Sakine’in cezaevi arkadaşıydı, elimizdeki mektuplarından da anlaşılıyor ki; Sakine Onu, ölümüne (!) seviyordu. Şener’in öldürülmesinden dolayı Mahsum Korkmaz Akademisinde Öcalan’ın talimatıyla şenlik düzenlendi, havaya silah sıkıldı…

Sakine, saldırıya uğrayan iki kadın bir erkek, üç insanın katliamına karşı olduğunu söyleyemedi. “Ben şenliğe, fazla mermi sıkılamasın veya kazayla kimse vurulmasın diye karşı çıktım” dedi..

Ya gerçekten Sakine’nin gözünde, saldırıya uğrayan bu üç insanın canları Hafız El Esat’ın mermilerinden daha değersizdi?

Ya da Sakine sevdiği adama ve bayan arkadaşlarına sahip çıkamadığı için bu ifadeye baş vurdu.
Bu günlerde bazıları Apo’culuğun kadınları özgürleştirdiğini yazıyorlar ya. Onların yazdıklarını okuyup gülüyorum!

Bakın, PKK nin ilk kongresine katılan iki kadından biri – diğeri Öcalan’ın Eşi kesire Yıldırım idi. Hain ilan edildi, hala nerede yaşadığı bilinmiyor – olan Sakine Cansız’ın suçsuz günahsız iki bayan arkadaşı ve bir de partisinin kurucusu katl edildi, bu katliamı bir şenlikle kutlamak isteyenler, havaya silah sıktı, Sakine’nin kaldığı çadıra gidenler, onun gözlerinin içine bakıp halay çekti, aradan yıllar geçti, Sakine’ye talimatla kitap yazdırıldı ve esir Sakine, belki köle Sakine, o günleri anlatırken ben Mehmet Şener’in ölümü için düzenlenen şenliğe karşı çıkmadım, fazla mermi harcanmasına karşı çıktım diye yazdı

Diyarbakır Cezaevinde, işkencenin 24 saat uygulandığı bir dönemde, İç Güvenlik Amiri Esat Oktay Yıldıran Mehmet Şener ve iki bayan arkadaşını öldürtseydi ve onu öldüren komandolar şenlik düzenleyip havaya silah sıksaydı, en azından onlara karşı çıkardın / çıkardık, beş yıl sonra bu olayı yazdığında katilleri lanetlerdin. Ama burada arkadaşlarını anamadın. Onlara sahip çıkamadın / çıkamadık! Haksız yere sizleri öldürdüler diyemedin / diyemedik! Demekki Bekaa vadisindeki, zalimlik, vahşet, barbarlık ne derseniz deyin, Diyarbakır Cezaevinkinden beterdi.

Orada susturulamadın, burada sustun / susturulduk! Sevdiğinin, arkadaşlarının öldürülmelerini onayladın, beş yıl sonra da yazdığın kitaba ‘ben onların öldürülmelerine değil, boşuna havaya sıkılacak fişeklere üzüldüm’ dedin! İşte Sakine senin parti dediğin şey budur! Sevgilini, babanı, ananı, kardeşini hain diye öldürürler, Seni de cenazeleri üzerinde kahkahayla güldürürler. Apo’culuk olarak kutsadığın şey bunun dışında bir şey değildir. Öcalan’ın PKK si, politik paranoyanın doğal tarihini anlatır.

Kitabı yazan sen ve kitabını değiştirerek, kısaltarak yayınlayan resmi ideolojinin bekçileri artık bilesiniz ki, siz biz ve bütün bir ulus, politik bir paranoyakın kurbanlarıyız! Politik paranoya verem hastalığı gibi bulaşıcıdır:

Paranoyak bir lider ülkenin başına geçerse, O’nun paranoyası ülkeye bulaşır. Paranoit liderin olağan dışı kuşkuculuğu, düşmanlığa ve odak noktası olmaya eğilimi başka bir toplumdan sadece derece değil, biçim olarak da farklı bir toplum yaratacaktır.”(59)

‘Önderlik bizi yarattı,’ ‘önderlik, yeni bir kadın tipi yarattı,’ ‘önderlik yeni bir toplum yarattı’ söyleminin arkasında, paranoyak bir toplum vardır. Mehmet Cahit Şener’in Öldürülmesinin üzerinden tam olarak 15 Yıl geçmiştir. Onun Türk ajanı olduğuna dair en küçük bir delil yoktur ve onun ajan olmadığına dair koskocaman bir direniş yaşamı ve binlerce şahidi vardır. Güneş balçıkla sıvanamamıştır. Binlerce Kürt kahramanını ajanlıkla damgalayan kişinin kendisi, bu gün resmi ve belgeli olarak Türkiye Cumhuriyetinin istihbarat teşkilatının emrinde çalışmaktadır.

Senin, Kani Yılmaz’ın ve cümle resmi ideoloji bekçilerinin-

1.‘Önder’,
2.‘Reyber,
3. ‘Parti önderliği,’
4.‘Başkan,’
5.‘Serok,’
6.Ulusal Önder,’
7.‘Halk Önderi’
8.’Yüz yıl önceyi gören.’
9 ‘Bütün insanlığın önderi’
(Bu kadar sıfatı sıralayınca, Uganda diktatörü İdi Amin’inin sıfatlarını aktarmadan geçmek istemedim:

1.  Ekselansları,
2. Yaşam boyu başkan,
3. Başkomutan,
4. El Haci,
5. Dr. İdi Amin Dada
6. Dünyadaki bütün hayvanların ve denizlerdeki bütün balıkların efendisi,
7. Büyük Biritanya’yı Afrika genelinde ve Ugan’da özelinde yenenen lider. –

lider olarak değerlendirdiğiniz kişi, sen daha sağken gitti, Türk devletine sığındı, devletin yetkili albayına yalvardı, “bütün Kürtleri,Türkiye’nin hizmetine sokacağım’ (60) dedi.

Bu hizmet görevini, çok eskiden almıştı, biz geç fark ettik. ‘Aşırı kuşkucu’ olamasının nedeni buydu. Kendisini her şeyin ‘odak noktası’ olarak görüyordu. Onun dünyası düşmanlarla doluydu ve düşmanların ilgi odağı kendisiydi. O hiçbir arkadaşını kendisine rakip veya muhalif olarak görmedi, düşman olarak görürdü.

‘Paronoyakların muhalifleri, rakipleri yada hasımları yoktur. Sadece düşmanları vardır. Düşmanları sadece yenmek yeterli değildir. Onlarla uzlaşamaz, ya da kendi tarafınıza kazanamazsınız. Düşmanlar yok edilmelidir.(61)

Öcalan’ın konuşmalarını okuyanlar veya dinleyenler bilir, aşırı ‘büyüklük’ taslar.

Hz. Muhammed, Hz. İsa ile kendini kıyaslar, teoride Marx’ı, örgütleme konusunda Lenin’i, eylemcilikte Guvera’yı, edebiyatta ise Yaşar Kemal’i aştığını söylerdi. Kendisinden farklı düşünenleri aptal olarak görür, aşağılardı. Öcalan düşmanlarca kuşatılmış bir dünyada yaşırdı, en çok kendisine yakın olan ‘arkadaşlarını’ tehlikeli ve düşman olarak görürdü. Göle atılan taşın yarattığı halka gibi, düşman halkası daima büyürdü. Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Bill Clinton’un kendisi aleyhinde gece gündüz çalıştığını, MOSAD tarafından izlendiğini, Falkland adalarında çıkan savaşın bile kendi eyleminin duyulmasının engellenmesi için yapıldığını söylerdi. Bu paranoyasını kendi militanlarına da bulaştırırdı.

PKK li Osman Öcalan, şu anda tarihini hatırlayamadığım bir zamanda, bir gazetede yaptığı bir açıklamada:
“Abdullah Öcalan’ a karşı yapılan uluslararası komplonun üç ayağı Amerika, Yunanistan ve Türkiye idi, komplodan sonra Amerika’da ikiz kuleler vuruldu, Yunanistan’ da ve Türkiye’nin Ege kıyılarında büyük deprem oldu, binlerce insan öldü. Bu olayların Öcalan’a karşı yapılan komplo ile bir ilişkisi vardır, bu olaylar komplodan azade değildir’ demişti.
Öcalan ‘daima özgürlüğünü kaybetme korkusunu’ yaşardı.
Paranoyak zaaf görünmekten korkar, yumuşak ve içli duyguları lanetler, birilerinin sürekli kendisini denetim altına almaya çalıştığını düşünür, onu denetim altına alarak özgürlüğünden etmek isteyen uyduruk ve hayali düşmanlarla savaşır. Olmayan komploları kendisine karşı yapılmış gibi yapar, bir sürü ‘düşman’ bulur, tutuklar öldürür. Olmayan komploları etkisiz hale getirdiği için, yalancı bir zaferin sahibi olmakla övünmeye başlardı. Öcalan tam bir ‘yansıtmacı’ idi.

Kendisinin işlediği bütün hataları ve suçları başkasının üzerine atardı. Ortada başarısızlık varsa, bu başarısızlığın nedeni, ajanlar, provakatörler, Kör Cemal’ler,Topal Metin’ler, Sağır Cuma’lardı.(62)

Öyle ki, PKK kurulduğundan bu güne belkide PKK üyeleri 40 yıl içinde milyonlarca sayfa yazı yazdılar, bu yazıların içinde Öcalan’ın hatalarını dile getiren tek bir satır dahi bulunamaz ve Öcalan’ın yaptığı binlerce sayfalık konuşmalarında tek bir hatasını dile getirmemiştir.

Yani bu Evrende hatasız iki varlık vardır demek mümkün; biri Allah, diğeri Abdullah’tır. Bir insan böylesi Paranoyak ruh heline nasıl sahip olur? Elbette psikologların çözmesi gereken bir büyük vaka var orta yerde, ama yüzüne birkaç maske takılarak ‘Kürtlerin içine atılan’ birinin bu ruh haline pek de yabancı değiliz artık!

Devam edecek

(59)( Politik paranoya, Robert S. Robins, Dr. Jerrold M.Post Doğan Kitap İstanbul, Sayfa 269)

(60) http://www.kurdistanaktuel.com/dosya/ocalan-in-itiraflari-tam-h347.html

( 61)Politik paranoya, sayfa 15, Robert S. Robins, Dr. Jerrold M.Post Doğan Kitap İstanbul sayfa 15)

(62) Kör Cemal, Topal Metin, Sağır Cuma, Öcalan’ın Günah keçileri.
Günah keçisi, Wikipediaya göre: ‘Suçsuz olduğu halde başkalarının suçunu yüklenen kişi ya da topluluğa verilen isimdir. Günah keçisi kavramına çeşitli toplumlarda değişik zamanlarda rastlanır. Eski Ahit’deki Kefaret Günü ayinlerinde Yahudi kavminin günahlarını simgesel olarak bir erkek keçiye yüklenirdi. Bu keçi kurayla seçilir ve Azazel adlı kötü ruhu yatıştırmak için Yahudi kavmini günahlarından arındırmak üzere Kudüs dışında bir uçurumdan aşağıya atılırdı.
Antik Yunanistan’da veba ve benzeri afetleri hafifletmek ya da önleme amacıyla günah keçisi olarak insanlar kullanılırdı.
Atinalılar, Thargelia Şenliği’nde bir kadın ve bir erkek seçerler, şölenden sonra bu çifti kentte dolaştırılır, ince yeşil dallarla dövülür sonra da kent dışına sürülür orda büyük olasılıkla taşlanırlardı. Böylece kentin bir yıl boyunca kötü talihten korunacağına inanılırdı

Selim Çürükkaya

1954 te Bingöl' de doğdu. Öğretmen okulundan mezun oldu. Siyasi nedenlerle on bir yıl hapis yattı. Gazeteci ve yazar. Yayınlanmış 10 Kitabı var. Siyasi mülteci olarak Almanya'da yaşıyor.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu